23 Eylül 2015 Çarşamba

Deniz bitmiş


Merhabalar. Balık sezonu açıldı ve havalar sonbahara doğru döndü. Deniz bazen çok düzgün, bazen de çok fazla çalkantılı olmaya başladı. Genellikle dalmaya vaktim olduğu günler çalkantılı olduğu için de pek fırsatım olmadı. Yeni maskemi denemek için yaptığım bir akşam üzeri dalışından tek pisi ile çıktım. Bir kaç gün sonra ki öğlen dalışımdan ise bir papağan, bir pisi ve iki küçük barbun alabildim. Denizde bir şeyler kaldığını söylemek zor. Sanırım Dikili'de sezonu kapatıyorum artık. Herkese mutlu bir bayram ve sağlıklı günler diliyorum.

13 Eylül 2015 Pazar

Yeni dalış kıyafetim





Merhabalar. Benim kıyafetlerim oldukça yıprandığı ve bol bol su aldığı için yeni bir kıyafet aldım kendime. Üç milimetrelik kamuflajlı kıyafetimle ilk dalışımı sabah gün doğarken yaptım. Bir ahtapot, bir barbun ve bir de mürekkep balığı almayı başardım. Ancak erken saate rağmen kayaların etrafının ve içlerinin boş olması bana balık sezonunun da yazla birlikte bittiğini düşündürdü. Ancak ertesi gün akşam üzeri bir dalış daha yaptım yeni kıyafetimle. Bu defa açıkları dolandım. Yine hareketlilik yoktu ancak tek tük de olsa balıklar görülüyordu. Kendi merama gidişte bir tane papağan aldım. Meramda dolanırken tek başına gezen bir sinarit palazı gördüm. Maskem su almasına ve görüşümü bozmasına rağmen sezonun ilk, belki de son sinaritini vurmayı başardım. Maskemdeki sorun devam etti anca gördüğüm bir sivri burun karagöz ve iki mırmırı da net atışlarla vurmayı başardım. Kıyıdaki kayalıklara geldiğimde deniz yine bulanıklaştı. Ancak üstüme doğru yüzen kefali fark ettim ve vurmayı başardım. Neredeyse gördüğüm kayda değer tüm balıkları vurmuş olarak dört saatlik yüzüşümü sonlandırdım. Bugün ise ailecek denize gittik önce. Bir süre çocuklarla yüzdükten sonra onlar geri dönerlerken ben de tişörtle denize girdim. Amaç onarmaya çalıştığım maskemi denemekti. Sonuç olarak da bir kefal, bir kikla, bir izmarit, iki pisi, bir barbun ve bir yazılı hani ile sudan çıktım. Maskem düne göre daha iyiydi ancak su alma sorunumu kesin olarak çözemedim. Muhtemelen yeni bir maskeye ihtiyaç duyacağım. Herkese mutlu günler.

9 Eylül 2015 Çarşamba

Av sezonu açıldı






Merhabalar. Bir süredir nadiren ava çıkıyorum. Bunun nedeni biraz yorgunluk, biraz da işlerim için koşturmaktan vakit bulamamak. Geçtiğimiz hafta kardeşim geldiği için babamları ziyarete Ören'e gitmiştik. Orada Pelitköy'de kısa bir dalış yaptım ve yine bir zargana vurmayı başardım. Dikili'ye döndükten sonra yaptığım üç dalışta da boş çıkmadım ama balık sayısında hayli düşüş olduğunu söyleyebilirim. İlk dalışımda üç pisi, bir sivri burun karagöz ve bir mırmır vurdum. Bu dalışta ilginç olan olay yanımdan geçen sahil güvenlik oldu. Bana beş metre kadar yakından megafonla bağırdılar kıyıya dönmem için. Neyse ki avlanmamla ilgili bir yorum ya da tepki gelmedi. Amatör avcılık yasak değil ama forumlarda başına bir sürü şey gelen insanların tecrübelerini okuduğum için neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum doğrusu. Sonraki avım nispeten daha bereketli oldu. Akşam üzeri yaptığım dalışta yine kendi merama kadar yüzdüm. Avlanan teknelerden kaçan, ya da kendileri avlanmak için merama kadar gelen çupra ve karagöz sürüleri etrafta cirit atıyordu. Çupraları yaklaştıramasam da dört tane sivri burun karagöz ve bir kupesle günü tamamladım. Son dalışımda ise bir sarpa, bir sargoz, bir papağan ve küçük bir akya denk geldiler. Bu dalışımdan önceki gün çocuklarla birlikte deniz bisikletine binmiştik. Açıkta yüzen yunus balıkları etrafta insandan başka avcılar olduğunu da hatırlatıyordu bana. Kıyıya geri dönerken ise bir eşek arısı sol kürek kemiğimin oradan beni soktu. Neyse ki alerjim yok arıya karşı ya da çocuklardan birisini sokmadı bu kocaman arı. Muhtemelen daha kötü sonuçları olurdu böyle bir durumda. Ama çok şükür bir şeyimiz yok. Herkese sağlıklı günler diliyorum.

22 Ağustos 2015 Cumartesi

Deniz bitiyor



Merhabalar. Ağustosun sonu yaklaşırken denizdeki balık çeşidi ve sayısı da hızla azalıyor. Cuma öğleden sonra yaptığım dalışta, kayda değer bir şey göremediğim için pisilerle yetinmek zorunda kaldım. Sonuçta sekiz pisi, bir papağan ve bir de mürekkep balığıyla tamamladım günü. Yırtıp kaçan kefal ise günün üzüntüsü oldu benim için. Cumartesi günü ise öğlen attım kendimi suya. Sabah kızımla yüzerken gördüğüm kefaller ve sarpalar, ben zıpkınla suya girince adeta yok oldular. Gittikçe hırçınlaşan dalgalar da iyice yormaya başladılar beni bir kaç gündür. Yine de kendi merama doğru yüzdüm. Yolda bir mırmır vurmayı başardım. Gördüğüm kalabalık bir grup ise yanaşmama izin vermeden dağıldı. Açıktaki merama giderken önüme çıkan bir izmariti suya dalmadan vurmayı başardım. Gördüğüm bir lastiğin içindeki kiloluk ahtapotu, bu defa atış yapmadan aldım. Tecrübe insana bir şeyler kazandırıyor demek ki. Meramda bir kaç agaşon yaptım ama gelen giden olmadı. Dönüşe geçtiğimde yosunların içinde yatan iri mırmırı fark ettim. Daldım ve atışımı yaptım ama ıskaladım. Balık beni ve zıpkını fark etmeden orada yatmaya devam etti. Zıpkınımı kurdum ve bu defa balığı yandan görecek şekilde daldım ve yine atış yaptım. İnanılmaz bir şekilde balığı ıskalamayı yine başardım. Şişi hala fark etmemiş olan mırmır nihayet beni görünce uzaklaşmaya karar verdi. Hareket halindeki küçücük izmariti vurabilen ben, hiç tepki vermeden yatan kocaman mırmırı iki defa ıskalamayı başardım. Nasip değilmiş demek ki. O sinirle karşıma çıkan bir mırmır grubundan da istediğimi alamadım. Biraz sakinleştikten sonra bu defa tek gördüğüm bir mırmıra atış yaptım. Şiş girmese de balık aldığı yaranın etkisiyle olduğu yerde dönmeye başladı. Ben de üzerine atlayıp yakaladım. Biraz olsun moralim düzelmişti. Kıyıya doğru devam ederken kumun üzerinde dolaşan çuprayı gördüm. Bir süre takip ettim. Kafasını kuma gömdüğü anda ben de daldım. Beni fark edene kadar aynı seviyeye gelmiştik bile. O gitmekle gitmemek arasında bocalarken isabetli bir atış yapmayı başardım ve çupra günün son balığı oldu. Bundan sonra sabah erken çıkmak gerek. Çünkü kıyılar öğlen başlıyor bulanmaya. Bu yüzden hiç kefal avlama şansı bile bulamıyorum. Herkese sağlıklı günler.

18 Ağustos 2015 Salı

Uzun yüzüş


Merhabalar. Bugün ne zamandır yapmak istediğim bir şeyi yaptım ve şehir merkezinden dalarak tüm kıyı boyunu taradım ve yaklaşık iki kilometrelik bir yüzüşle kendi merama ulaştım. İlk girdiğimde gelen iri kefal grubundan bir tane aldıktan sonra neredeyse kendi sınırıma kadar boş yüzdüm. Gördüğüm iri sivriburun karagözler ve sarpalar yanaşmadılar. Kendi sınırlarıma geldiğimde epey üşümüş ve yorulmuştum. Ama adeta av yeni başlamıştı. İlk gelen küçük mırmırı aldım. Ardından kendi merama doğru yüzerken bir pisi ve ustura almayı başardım. Kendi merama geldiğimde iri bir çupra ile karşılaştık ve birbirimize baktık. Atışımı yaptım ama kaderine razı bekleyen balığa isabet ettiremedim. Bir daha böyle uysalca bekleyen çupra göremem herhalde. Hemen ardından iri bir kiklayı da ıskalamayı başardım. Yorgunluğa verip geri dönerken bir ustura daha vurdum. Karşıma çıkan iri bir mırmıra düzgün bir atış yapmayı başardım ancak sırtından yırttı. Büyük bir yarayla fazla uzaklaşamayan hayvanı neredeyse korkudan öldürecektim. Üstü üste beş defa ıskalamayı başardığım balığı nihayet aldığımda hayvanın takati de bitmek üzereydi zaten. Uzun zamandır ilk defa gördüğüm bir vatozun yanında dikkatimi çeken dil balığını biraz da vatozun kuyruğundan çekinerek vurabildim. Çıkışıma yakın kıyıda gezinen bir kefali daha vurdum. Böylece sekiz balık ve dört saatlik bir yüzüşle günü tamamlamış oldum. Herkese sağlıklı günler diliyorum.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Küçükler



Merhabalar. Kısa bir aranın ardından tekrar dalış hayatına geri döndüm. Ancak meralar bomboş. Olanlar da hep ufak bireyler. Yine de değişik balıklar avladığım için şanslıyım. İlk gün dalışımda bir pisi, bir barbun, bir dil, bir papağan ve bir mırmır vurdum. Ayrıca ilk defa gördüğüm deniz tavşanlarından birisini de kızlarımın görmesi için eve getirdim. Ayrıca bir deniz minaresi ve kırmızı deniz yıldızı da listede yerini aldı. İkinci gün dalışımda ise her zaman ki meramda eski bir otomobil lastiğinin içinde gördüğüm ahtapotu yerinden çıkaramayınca atış yapmak zorunda kaldım. Ancak şişim lastiğe saplanınca onu yerinden sökmek için epey uğraştım. Neyse ki ahtapot hemen öldü de ben lastikle uğraşırken sağıma soluma dolanıp beni engellemedi. Dönüş yolunda ise bir tane mürekkep balığı, bir pisi ve bir de izmarit vurdum. Umarım sonraki dalışlarım daha verimli olur. Herkese sağlıklı günler.

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Akşam sefası

Merhabalar. Bir haftalık İzmir sürecimin ardınddan Dikili'ye geri döndüm. Ama dalışa gidebilmek için pazartesi akşamını beklemek zorunda kaldım. Akşam yemeğimizi yerken gitmeye karar verdim. Suya girdiğim saat yedi buçuktu ve güneşin batmasına az kalmıştı. Bu kısa sürede hiç durmadan kendi merama gittim. Orta suda yüzen sivri burun karagözlerden birini aldım. Ancak ipe dolandığı için çözmekle epey vakit kaybettim. Bu yüzden diğerleri kaçtılar. Oradan kıyıya doğru yönelmişken suyun üzerinde yüzen futbol topunu fark ettim ve gidip aldım. Kıyıya geldiğimde de plastik bir top beni bekliyordu. Adeta balıktan çok top vardı denizde. İskelenin oradaki kayalıklarda vurduğum iri sargozla balık ve top sayılarını eşitledim. Çıkışıma yakın önüme gelen ufak sargozu da hem şişi boşaltmak, hem de toplardan daha fazla balıkla dönmek için vurdum. Denizden topladığım ilginç şeylere iki adet top da eklenmiş oldu böylece. Bir plastik sandalye, makarası ve oltalarıyla birlikte bir olta takımı, muhtelif sayıda maske ve gözlükten sonra top toplamak da ilginç oldu. Herkese keyifli günler.

2 Ağustos 2015 Pazar

Görünenler


Merhabalar. Bu hafta sonu yine Dikili'de bir kaçamak dalış yaptım. Akşam üzeri girdiğim suda karşıma çıkan ilk mırmırı vurunca güzel bir av günü olacak sanmıştım. Ama sonrası tam bir fiyaskoydu. Her zaman ki meramda bir hareket yoktu. Yine de hastalığımın etkilerini atıp atmadığımı anlamak için agaşona yattım. Çıkmak üzereyken gelen paket çok heyecanlandırdı beni. Pakette iri sarpalar, karagözler, mırmırlar, küçük akyalar ve sinaritler bir aradaydılar. Bunları gördükten sonra oldukça uzun süreli bir kaç agaşon yaptım peşpeşe. Ancak her seferinde paket etrafımda dolaşmasına rağmen, atış menzilime giren balık olmadı. Dip suyunda üşüdüğüm ve uzun süreli agaşonlarla kendimi zorladığım için pes ettim kıyıya yöneldim. İki pisi ve bir küçük ustura balığını yolda aldım. Kıyıya yakın bir yerde gördüğüm bir metrelik kazık kuyruk vatozu açığa doğru kovaladıktan sonra çıktım. Umarım o gördüğüm pakede atış yapma şansı yakalarım bir gün. Herkese bereketli günler.

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Sepet havası



Merhabalar. Elektrik balığından epey artık çıkınca çöpe atmaktansa farklı bir deneme yapmaya karar verdim. Bir tane tuzak sepeti alıp içini artıklarla doldurup kendi merama bıraktım. Dönüşte de iki tane küçük mırmır vurdum sadece. O gece sepet suda kaldı. Ertesi gün sabah büyük umutlarla suya attım kendimi. Sabah erken olduğu için önce kıyıları kolaçan ettim. Bir ustura ve iki mırmır vurmayı başardım. Ardından merama yöneldim ama yönü tutturamadığım için meradan ileriye gitmişim. Geri dönerken iki tane de kupes vurmayı başardım. Bu kupesler hastalık gibi oldu adeta. Atmayacağım dedikçe daha iri kupesler çıkıyor karşıma ve cezbediyorlar beni. Merama geldiğimde ise kötü bir sürpriz oldu benim için. Sepetin içinde iki papaz balığındna başka balık yoktu. Bugün Dalaman'a dönmek zorunda olduğum için sepeti boşalttım keyifsizce ve onu da yüklenerek dışarı çıktım. Sepetten havamı aldım kısaca. Ben yine zıpkına devam edeyim en iyisi. Herkese mutlu günler.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Elektrik çarpar mı?





Merhabalar. Bugün deniz oldukça dalgalıydı. Benim burnum da iyice tıkanmıştı ama yine attım kendimi denize. Kendi merama giderken bir ustura balığı aldım. Meram ve diğer yerler bomboş görünüyordu. Bu sefer her zaman ki paternimi değil de, genelde gitmediğim tarafa doğru yüzdüm. Gelen kupes sürüsünden bir tane aldıktan sonra boş boş agaşonlar yapmaya devam ettim. Yosunlukların bittiği yerde kum üzerinde bir elektrik balığı gördüm. Daha önce gördüğümü hatırlamıyorum bu balıktan. Önce vatoz diye pas geçtim. Ardından yakından incelemek için geri döndüm. Yanına yaklaştığımda hareket etmediğini fark ettim. Biraz zıpkının ucuyla dürttüm ama tembel tembel yatmaya devam etti iri balık. Ardından yumurta döküp dökmediğimi anlamak amacıyla biraz kaldırmaya çalıştım zıpkının yardımıyla. O da ne? Balık ters döndü ve kendini düzeltmek için bir çaba göstermedi. İyice cesaretlendim ve kuyruğundan tutup biraz yukarı kaldırdım. Balığı bıraktığımda taş gibi dibe düştü. Bir problemi olduğunu ve ölmek üzere olduğunu düşündüğüm balığı kuyruğundan tuttum ve kıyıya doğru yüzdüm. Yol boyunca balıkta en ufak bir hareketlilik olmadı. Sadece solungaç hareketlerinden canlı olduğunu anlıyordum. Sudan çıkıp eve geldim. Tabi ki herkes vatoz olduğunu düşünüp neden bu balığı avladığımı sordu. Ufak bir internet araştırmasıyla yenebildiğini öğrendiğim balığı temizlemeye giriştim. Tabi altına tepsi koyduğumda gerçekten elektrik verdiğini de öğrenmiş oldum. İki defa düşük voltajla çarptı beni elektrik balığı. Sadece masanın üzerine yatırıp ölmesini bekledim. Sonra da üstünden derisini yardım ve etini ortaya çıkardım. Önce kuyruk kısmını ayırdım. Oldukça etli görünüyordu. Kanattaki yumuşak kısımları ayırdığımda kötü sürprizle karşılaştım. Elektrik balığı konusundaki bilgisizliğim ortaya çıktı. Balığın içinden şeffaf ve yaklaşık üç santimetre boyunda on beş kadar yavrusu çıktı. Böylece balığı derdini öğrenmiş oldum ama artık çok geçti. Yavruları ve iç organları ayırdıktan sonra kuyruğun enseye kadar olan kısmını ayırdım. Ardından da kafasının üzerinde bulunan etli bölgeyi ayırdım. Üç buçuk kilogramlık balığı üç buçuk atarak eve getirdim ama yanlış bir karar vermişim. Bu da bana ders oldu. Demek ki biraz daha bilgi sahibi olmam gerekiyor. Herkese keyifli günler.

24 Temmuz 2015 Cuma

Küçükler


Merhabalar. Bugün deniz biraz dalgalıydı, biraz da rahatsız hissediyordum kendimi boğazlarımdan. Ama yine dalış yapmadan duramadım. Ama bugün biraz daha küçük balıklarla uğraştım. Adım başı karşıma çıkan pisilerden dört tane yakaladım. Bir tane de ustura balığını vurmayı başardım. Her zamanki meram da bir tane kikla beni bekliyordu ve günün en iri balığı oldu. Dönüş güzergahımdaki otluklarda bir sargoz ve bir küçük mırmır vurdum. Böylece gördüm ki bir gün önceki beceriksizliğim tüfekten değil, benim performansımdan kaynaklanıyormuş. Uğraştığım izmaritlerden almayı başaramasam da gördüğüm bir lidakiyi benimle gelmeye ikna ettim. Böylece küçük balıklarla günü tamamladım ve eve geldim. Herkese mutlu günler diliyorum

23 Temmuz 2015 Perşembe

Dikili'de akya



Merhabalar. Bugün biraz isteksiz de olsam öğlen vakti suya girmeyi başardım. Karşıma çıkan ilk ustura balığına üç kere atış yaptım ve en sonunda gömüldüğü kumun içinden ellerimle çıkarmayı başardım. Eve geldiğimde gördüm ki ilk atışımda yanağından vurmuşum, bu yüzden balık hem fazla uzaklaşamamış hem de kuma iyice gömülememiş. Doğruca kendi merama yüzdüm ustura balığını fileme koyduktan sonra. Yolda başı boş dolaşan bir iskatari balığı vurmayı başardım. Meramda iri kupes ve izmarit sürüleri dolanıyordu ama onlarla ilgilenmedim. Aşağıda gördüğüm biri sivriburun, diğeri normal iki karagözü gözüme kestirdim. Önce sivriburun karagözü vurdum. Ardından yaptığım dalışta karagözü vurmayı başardım ama yırttı. O oralarda avare dolanırken ben de şişi toplamaya çalışıyordum. Bir taraftan gözüm onun üzerindeydi ama aniden görünen iri akya birden heyecana boğdu beni. Alelacele şişi kurup yosunlukların üzerinde sabırsız bir atış yaptım kiloluk akyaya. Tabi ki ıskaladım. Ancak akya sanki "ben seninim, acele etme, sakin ol, bekliyorum." der gibi altımda dolanmaya devam etti. Şişi yeniden kurdum, her dalışımda defalarca indiğim derinliğe sakince indim, balığın yan vermesini sabırla bekledim ve nihayet solungacına net bir atış yaparak balığı kucakladım ve yukarıya çıktım. Yanımda bıçak ve dizgim yoktu. Hatta ne zamandır dalış kıyafetiyle değil şort ve tişörtle  dalıyordum. Bu yüzden balıkla birlikte sudan çıkmayı düşündüm. Sonra aklıma şişin ucu geldi. Balığı sıkıca tuttum, şişi girdiği yerden çıkardım ve bu defa solungacın altından sokup beynine saplayarak akyayı söndürdüm. Bu yöntemi bir videoda görmüştüm ve epey kullanışlı oldu doğrusu. Akyayı fileye sığdırdım ve yüzmeye devam ettim. Yaralı karagöz çoktan kaybolmuştu ve meramda kayda değer başka balık bulamadığım için kıyıya doğru geldim. Yolda beş tane mırmırı ıskalamayı başardım. Bir tane daha iri ustura balığı vurduktan sonra kayalık bölgeye geldim. Ortam epey hareketliydi. İri sarpa sürüsünün ardından bir sıkıntısı olduğu belli olan has kefali gördüm. Ancak dikine yüzen bu balığı da ıskalamayı başardım ve o da taş altına kaçıp kayboldu. Gördüğüm iri bir barbunda aynı şekilde ıskalamam sonucu kaçmayı başardı. Bir kaç agaşon denememe de gelen balık olmadı. Ben de çıkış noktama doğru devam ettim. İri bireylerden oluşan bir tırsi sürüsü gördüm ama takip etmeme rağmen atış yapacak kadar yaklaşamadım. Çıkışa doğru da gördüğüm iki ufak kırlangıçtan birisini, avcılık kariyerimin ilk kırlangıcı olarak aldım ve dalışımı tamamladım. Sitede akyayı görenin gözleri gıpta ve hayretle açıldı. Umarım avlarım böyle bereketli ve keyifli geçmeye devam eder. Herkese mutlu günler.

21 Temmuz 2015 Salı

Akşam suyu


Merhabalar. Bu akşam üzeri yine dalma fırsatım oldu. Biraz çalkantılı ve soğuktu deniz. Yine de kendi merama kadar yüzdüm. İlk agaşonuma gelen sinarit palazları ürkek davrandıkları için atış yapamadım. Sonraki agaşonlarıma da gelmediler zaten. Ben de gördüğüm kupes sürüsüyle uğraştım bir süre. Üç tane kupes vurduktan sonra bütün sürü ortadan kayboldu. Üşümeye başladığım için geniş bir kavis çizerek dönmeye başladım. Karşıma çıkan dörtlü mırmır grubundan bir tane almayı başardım. Kıyıya doğru karşıma çıkan bir mırmırı daha vurdum. Gördüğüm pisiler çok küçüktü ve atış yapmadım. Değişiklik olarak gündüz gözüyle açıkta yüzen bir mığrı yavrusu gördüm. Yarım kilogram bile gelmeyeceği için balığı biraz taciz ve takip edip bıraktım. Zıpkının ucunu dişlemeye çalışması ilginçti doğrusu. Çıkışıma doğru rastladığım iki pisiyi yine atış yapmadan aldım ve dalışı sonlandırdım. Güzel bir yaz sizlerin olsun.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Sabah bereketi



Merhabalar. Bayram bitimiyle birlikte Dikili'de insan sayısı oldukça azaldı. Bu benim için daha çok dalış imkanı demek olsa da, dün sabah ki kısmetsizliğimin ardından keyfim kaçmıştı. Kayınpederim İzmir'e gitmek için erkenden kalktı. Onu otogara bırakırken bana bir patern söyledi ve ben de eve dönüp uyumak yerine sabah 07.30'da denize girdim. İlk agaşonuma gelen iki mırmırdan birini güzel bir atışla almayı başarınca keyfim ve hevesim yerine geldi bir anda. Saat ona kadar suda kaldım ve bereketli bir gün yaşadım. Önce bir mırmır daha vurdum. Ardından küçük zannedip dokunmadığım bir ahtapotun peşine düştüm. Ancak ahtapot önce kaçtı, sonra mürekkep bıraktı ve gözden kayboldu. Tekrar görünsün diye beklerken gelen bir kaç ustura balığından birini nostaljik amaçlı vurdum. Ne de olsa ilk başlangıçlarımı ustura ve pisi balıklarıyla yapmıştım. Ahtapotu bulamadım ama iki adet pisi ve bir adet mırmır daha vurmayı başardım. Bir dalışım esnasında kumdaki kabarıklık dikkatimi çekti. Zıpkınımın ucuyla dokununca küçük bir sübye fırlayıverdi kumun altından. Ancak küçük olduğu için takip etmedim. Kayınpederin söylediği paterni takip ederek kendi merama ulaştım. Daha girişte kalabalık bir sivri burun karagöz sürüsü karşıladı beni. Oldukça iri bireyler vardı ama ilk iki atışımda ıskalamayı başardım. En sonunda son kalan üç karagözden birini vurmayı başardım. Devamında gördüğüm üç kikladan en iri olanını almayı da başardım. Yakın vahalarımı kolaçan edip bir izmarit ve bir kupes aldıktan sonra merama geri döndüm. Bu defa açıkta yüzen bir ahtapot gördüm. Kiloluk olduğu belli olan ahtapota yaklaştım ve şişi saplayıp yukarı çıktım. Kafasını çevirmeye uğraşırken şişten kurtuldu ve koluma sarıldı. Şimdi kolumda tren yolu gibi vantuz izleri var. Ama ahtapot buzluktaki yerini aldı. Dönüş yolunda günün son balığı olan mırmırı da alarak günü tamamladım. Arkamda hiç yaralı bırakmadığım için mutluyum. Toplam iki buçuk kilogram gelen on bir balık ve bir ahtapotla sudan çıktım. Sanırım bundan sonra daha bereketli olacak sular. Herkese mutlu günler.

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Bayram keyfi



Ramazan Bayramı sebebiyle Ören'e babamları ziyarete gittik. Kardeşim ve eşi de oradaydılar. Kalabalık bir bayram ziyareti oldu. Oraya kadar gitmişken Hasanboğuldu şelalesine gittik. Akşam üzeri olmasına ve su soğuk olmasına rağmen tereddüt etmeden suya girdim. Yuvarlakçay kadar soğuktu ancak üzerime akan şelale yüzünden daha eğlenceliydi. O akşam biz Dikili'ye döndük. Bayramın ikinci günü de kardeşim, eşi ve yeğenim geldiler bizi ziyarete. Kayhan ile birlikte eğitim dalışına gittik öğlen vakti. Kayhan dalışa istekliydi ancak kimseyle beraber dalmadığı için tecrübesizdi. Önce balıkları gösterdim. Sonra gösterdiğim bir deniz yıldızını çıkardı dipten. Gösterdiğim bir kaç pisiden birini vurmayı başardı. Ben de o arada iki tane pisiyi avladım. Gelen bir mırmırı önce yaraladım sonra da takip edip ikinci atışla almayı başardım. Bu sezonun ilk mırmırı ve pisileri böylece gelmiş oldular. Bu yaz bereketli olur umarım. Üşüdüğümüz için dönüşe geçtik. Yolda gördüğümüz bir ustura balığına tarifim üzerine atış yaptı Kayhan ve vurmayı başardı. Ancak şişle birlikte tuttuğum balığı tam yüzeye geldiğimde elimden kaçırdım. Bu yüzden mahcup oldum biraz ama yine de Kayhan ilk gününde iki balık vurmuş oldu. Sonra da çıktık birlikte sudan. Herkese mutlu günler.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Dikili'ye geldik


Merhabalar herkese. Nihayet Dalaman'ın kuraklığından kurtulup Dikili'nin berrak sularına gelebildim. Uzun bir yolculuğun ardından geldiğim Dikili'de daha o akşam üzeri kendimi suya attım. Su soğuktu ama görüş iyiydi. Her zamanki merama giderken ilk kiklamı vurdum ancak yırtıp kaçtı. Şanssızlığım devam mı ediyor acaba diye düşünürken merama ulaştım. Bu kadar şanssızlık yeter dercesine iki kikla, bir yazılı hani ve bir de sivriburun karagöz aldım. Üşüdüğüm için avladığım balıkları yeterli görüp dönüşe başladım. Yaklaşık dört metre derinlikte bir yerde gördüğüm oltayı almayı da ihmal etmedim tabi ki. Deniz yine cömert davrandı bana. Olta sağlam ve çalışır durumdaydı. Sadece dibinde ki tutamağı yoktu. Sanırım bir tekneden düşmüş. Bir gün oltaya gitme şansım olursa deneyeceğim. Herkese mutlu bir yaz diliyorum.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Balıksız geziler

Lagos Koyu
Ölüdeniz

Dalyan
Yuvarlakçay
Merhabalar. Bu hafta Sarsala Koyu'nda, Lagos Koyu'nda ve Ölüdeniz'de dalışlar yaptım. Ayrıca Yuvarlakçay'ın buz gibi suyuna girme fırsatım da oldu. Ölüdeniz'de tabi ki sadece maske ile daldım ve harika şeyler gördüm. Ancak zıpkınla girdiğim Sarsala'dan fotoğraflamayı unuttuğum küçük bir dikenli domuz balığı avlarken, uzun bir aradan sonra gözümü karartıp gittiğim Lagos'tan ise eli boş döndüm. Sarsala Koyu'na gittiğimiz gün amaç dalış değildi. Çünkü çocuklar yanımdaydılar. Bir süre onlarla takıldıktan sonra arabanın bagajındaki zıpkını ve paletimi alıp sağ tarafa doğru yüzmeye başladım. Dalışın hemen başında uzaktan geçen kiloluk iki akyadan birini yanaştırıp alabilseydim dalış orada biterdi sanırım. Onlar gelmedikten sonra bir saat kadar boş boş yüzdüm. Küçük bir domuz balığı haricinde balık görmedim desem yeridir. Bir de kulağım ağrımaya başladıktan sonra kayaların altında kaybolan bir orfoz gördüm ancak o kadar derine inip de arayamadım. Sarsala'daki küçük iskelede karşılaştığım arkadaşım bir kaç tane atlayış filmimi çekti. Eğer tekrar görüp de alabilirsem filmleri burada yayınlayacağım. Çarşamba günü kahvaltı için Yuvarlakçay'a gittik. Daha önce  soğuk bir havada gittiğim için giremediğim soğuk suya, bu defa balıklama atladım. Su çok berraktı ama çok soğuktu. Fazla kalamasam da suyun içinde, böylesi soğuk bir suya girmek değişik bir tecrübe oldu benim için. Perşembe günü evde boş kalınca öğleden sonra dalışa gitmeye karar verdim. Eska'ya gittiğimde oldukça dalgalı olduğunu gördüm. Lagos Koyu'nun yolu bozuktu ama yine de denemeye karar verdim. Suyun akıp çamura çevirdiği ama güneşin kurutup yürünebilecek kıvama getirdiği bir yerden doğrudan plaja inmeyi başardım. Bir kaç tane güzel fotoğraf çektim ve hafif dalgalı denize girdim. İki saatlik yüzüşün ardından ıska günüme denk geldiğimi görmek kötü oldu. İlk gelen sargozu vurdum ama yırtıp gözden kayboldu. Ardından bir kaç boş ve gereksiz atış daha yaptım. En son gördüğüm iri barbunu ise iki defa atış yapmama rağmen vuramadım. Sonra da gözden kaybedip iyice sinir oldum. Önce kıyıya çıktım, ardından da indiğim yeri tırmanarak yukarıya çıktım. Neyse ki sağlam bir şekilde eve dönebildim. Cuma günü ise ailecek Ölüdeniz'e gittik. Bir süre çocuklarla yüzdükten sonra maskemi takıp keşif yüzüşüne çıktım. Dubaların bağlandığı yerde iki tane caretta caretta kaplumbağası ile karşılaştım. Otlayan hayvanlar tacizlerime rağmen uzaklaşmadılar. Ben de cesaretlenip yanlarına kadar indim ve kabuklarına ve ayaklarına dokundum. Yanıma fotoğraf makinemi almadığım için pişman oldum ama bir daha ki sefere diyelim artık. Ardından çok büyük bir melanur gördüm, en küçüğü elimden büyük, en büyüğü kafamdan büyük sargoz ve karagöz sürüleriyle karşılaştım. Korunaklı bölgede yaşamanın verdiği rahatlıkla aşırı gelişmişti bu bireyler. Neredeyse elimle dokunacak mesafeye girebildiğim balıkları avlamak çok kolay olabilirdi doğrusu. Ama onlar da oranın süsü, dokunmamak lazım. Bir de küçük bir orfozu yuvasının ağzında gördüm ve sevmeye çalıştım. Ancak o da taşın dibine doğru kaçarak görünmez oldu. Keşfin ardından mutlu bir şekilde çocukların yanına döndüm ve onlarla birlikte suda oynamaya devam ettim. Herkese keyifli günler diliyorum.

25 Haziran 2015 Perşembe

Kille Koyu

Merhabalar. Çarşamba günü çocuklara bakmak için işten izin aldım. Öğleden sonra ise tamamen boştum. Bahadır ile birlikte Kille koyuna gittik. Vakitsiz bir dalış programı olduğu için su oldukça sakindi. Kıyılar tamamen boştu. Ancak açığa doğru dönen buruna yaklaştıkça tek tük balıklar görünmeye başladılar. Günün tek balığını da burunun orada aldım zaten. Gelen üçlü bir akya palazı grubundan en arkada kalanına isabetli bir atış yapmayı başardım. Sonrası ise sadece yüzmekle geçti diyebilirim. Bahadır'ın sırt ağırlığını da alınca inişler kolay çıkışlar zor olmaya başladı. Bu yüzden nispeten sığ yerlere inip çıkmaya başladım. Neredeyse bir sonraki koya kadar yüzdük. Bahadır iki tane küçük sargoz aldı. Ancak tatmin edici bir balık göremedik. Dönüşte karşımıza iki defa akya grubu çıktı. İlk gruba atış yapma şansı bulamadık. Ancak ikinci gruba atış yapabildik. Kiloluk akya palazları suyun içinde çok güzel görünüyordu. Bahadır ıskalarken, ben de ancak balığı çizebildim. Mesafe mi uzaktı, ip mi dolandı anlayamadım. Ancak balıklar etrafımda döndüğü için suyun altında zıpkını yine kurmaya çalıştım. Şişi taktım, ipi düzelttim ancak lastiği germeye nefesim yetmedi. Ben yüzeye çıkınca da akyalar uzaklaştılar. Yaklaşık dört saat yüzdük ve neredeyse elimiz boş sudan çıktık. Yine de keyifli bir gün oldu. Herkese mutlu bir yaz diliyorum.

6 Haziran 2015 Cumartesi

Ailece İnlice



Merhabalar. Yine Bahadır ile sözleşip, bu defa aileleri de programa dahil edip İnlice'ye gittik. Öğleden sonrayı bulmuştu suya girişimiz ancak suyun  berrak oluşu isteğimizi arttırdı. Ama Bahadır yine şanssızlık yaşadı ve maskesi koptu kısa bir süre sonra. Kızının maskesiyle devam etti ama gördüğünü söylediği iri çupraları ne yazık ki dizgisinde göremedik. Bense uzun bir süre boş dolaştım. Bahadır'ın maskesinin koptuğu yerde yirmi santimetrelik iri bir barbun gördüm ve ensesinden vurarak almayı başardım. Bu sezonun ilk barbunuydu bu. Uzun zamandır da bu kadar iri bir barbun vurmamıştım. Devamında açıkta tepesi görünen kayalıklara yüzdüm. Gelen küçük bireylerden oluşan bir yaladerma sürüsünden balık almayı başaramadım. Bir süre derin suda oyalandıktan sonra tekrar kıyıdaki kayalıklara döndüm. Bahadır yorulmuştu ve çıkıyordu. O çıkarken baktığım bir kayanın altında iri sargozu gördüm. Sakin bir şekilde pozisyonumu aldım ve yan verdiği anda tam yanağından balığı vurdum. Şişin balığın içinden geçtiğini ve kayanın derinliklerinde kaybolduğunu, hemen ardından da balığın ipe geçmiş bir şekilde aynı yolu izlediğini gördüm. İpe yüklendim ancak şiş geri gelmedi.Zıpkını bırakıp kayanın öbür tarafına dolandım şişi oralarda bulur muyum acaba diye düşünerek. Ancak o taraf kapalıydı. Ne yapacağımı kara kara düşünerek balığı vurduğum noktaya geri geldim. Bir de gördüm ki, kendini kaybeden balık ipe dolana dolana kayanın dışına çıkmış. Keyifle balığı tuttuktan sonra şişi de rahatlıkla aldım. Balık çıkmamış olsaydı uzun bir süre uğraşmış olacaktım.Biraz daha yüzdüm ancak çupralardan eser yoktu benim için. Geniş kaya altlarını taradım ama hep boştular. En sonunda bir kayanın altına bakmak için inerken, kayanın üstünde şaşkın şaşkın bakınan sargozu gördüm.İlk şaşkınlığını atlatan ben oldum ve net bir atışla tam gözünden vurdum balığı. Ardından da dalışı sonlandırarak çıktım. Hiçbir balığı yaralı bırakmadığım için ve vurduklarımın etine de bir zarar gelmediği için güzel bir dalış ve av günü oldu benim için. Herkese keyifli günler diliyorum.

30 Mayıs 2015 Cumartesi

İnlice'de yağmurlu bir gün


Merhabalar. Nihayet Bahadır ile birlikte bir dalış organize edebildik. Ancak hafta başında güzel ve sıcak olan hava, hafta sonuna doğru çamurlu bir yağmura döndü. Bugün de hava tahminlerine göre yağmur bekleniyordu, ancak sabah güneşin sıcak yüzünü görünce hazırlandık, buluştuk ve İnlice'ye gittik. Daha önce beraber bir kere dalmıştık burada. Yağmurlardan dolayı su biraz bulanıktı ama beklediğimden daha iyiydi doğrusu. Zorlukla da olsa, yakınlardan geçen çupraları, kaya altlarına saklanan iri karagözleri görebiliyordum. Yine de bu balıkları yaklaştıracak ve vuracak kadar şanslı değildim. Üç saat kadar yüzüp, bakabildiğim kadar çok kayanın altına baktım. Nihayetinde bir kayanın altında gördüğüm iki kefalden birini vurmayı başardım. Çıktığımızda Bahadır'da da iki kefal vardı. Ancak biz üzerimizi değiştirene kadar kefallerden biri yok oldu. Sanırım plajdaki köpek ya da kedilerden biri yokluğumuzu fırsat bilip kefali götürmüş. Oradaki tesiste çay içerken hava iyice kapadı ve soğudu. Ardından da yağmur başladı. Güzel başlayan günümüz ıslanarak bitmiş oldu. Herkese sağlıklı günler.

12 Nisan 2015 Pazar

Merhaba 2015





Merhabalar herkese. Nihayet 2015 sezonunu açabildik. Yoğun iş ve seyahat temposu, oldukça soğuk giden havalar ve bolca üşengeçlikten sonra nihayet dalış kıyafetlerimin içine girmeye karar verebildim. Doğruca kendimi Lagos Koyuna attım. Ancak sürprizler beni bekliyordu. Zaten düzgün olmayan araba yolu yağışlardan dolayı iyice aşınmış ve kocaman kayalar ortaya çıkmıştı. Lastiği bırakmadan patikanın başlangıcına kadar geldim. Patikanın denizi gördüğü noktada ikinci sürpriz beni bekliyordu. Deniz yukarıdan bulanık ve çalkantılı görünüyordu. Neyse ki gitmeyi düşündüğüm sağ taraf açık gibiydi. Az sonra bulanıklığın sebebini de anladım. Yağışlar yüzünden pek çok noktadan toprak kaymış ve bulanık su yer yer hala denize doğru akıyordu. Denize ulaşmadan önceki son sürpriz ise inecek bir noktanın kalmamış olmasıydı. Yine de gözümü kararttım ve onca kıyafet, ağırlık ve zıpkına rağmen keçi gibi sekerek, geriye nasıl döneceğimi de düşünerek, deniz kıyısına ulaştım. Kendimi suya attığımda saat üç olmuştu neredeyse. Biraz açıldıktan sonra sivri burun karagözü gördüm. Sakince bir tarafa doğru uzaklaşmasını bekledim ve o gidince nişanımı o yöne verecek şekilde iki kayanın arasına agaşona yattım. Tahmin ettiğim gibi ses çıkarmama bile gerek kalmadan tam üzerime doğru merakla geldi. Bu sayede ilk atışımla birlikte sivri burun karagöz sezonun ilk balığı olarak dizgide yerini aldı. Tahminimden iri çıkması da ayrıca güzel oldu. Ondan sonra epey bir süre boş boş yüzdüm. Agaşonlara gelen giden olmadı. Genelde ıskaroz ve sokkanların dolaştığı yerlerde gördüğüm yavru orfoza içimdeki ilkel avcı "sık" dediyse de, ben sağduyumu dinleyip onu pas geçtim. Bir kaç tane zurnanın peşine takıldım ama iki atışta iki ıska geçtim ve onları alamadım. Ardından bir agaşonuma orta sudan bir barbun geldi. Önce barbunu ıskaladım, ardından da zıpkını yeniden kurmaya çalışırken gözden kaçırdım. Biraz moralim bozuldu ama yine de amacım eğlenmek olduğu için yüzmeye devam ettim. Sağ taraftaki burnu dönünce kemer gibi bir yapı var. Onun altında sığlaşan suya bir bakmadan edemedim. Kefali de orada gördüm ve dizgiye takmayı başardım. Bütün dalış boyunca gördüğüm tek kefaldi doğrusu. Artık dönmek istiyordum çünkü kaybolan patika yüzünden akşam karanlığına takılmak istemiyordum. Taş altlarını tarayarak geri dönerken ulu orta yüzen müreni gördüm. Yanına kadar indim ve o hala ortalıkta umursamaz tavırlarla geziyordu. "İlk mürenimi vurmalıyım artık" diye düşünerek tetik düşürdüm. Şiş mürenin ensesinden girdi ve geriye çıktı. Ben hemen şişi arkamdan çekerek yukarı yüzdüm ama müren olduğu yerde kıvranmaya başladı. Bir süre sonra da hareketsiz kaldı. Hemen şişi kurdum ve aynı noktaya tekrar bir atış yaptım. Müren bu defa şişin ucundaydı. Yaklaşık iki kilogram gelen hayvanı şişten çıkarmadım. Onunla birlikte çıkış noktama yüzdüm. Kıyıda müreni palet çantama koydum ve sandaletlerimi giyip yukarı doğru tırmanışa geçtim. İki noktadan geçişte epey zorlandım ve risk almak zorunda kaldım. Bu muhtemelen Lagos koyuna son gidişim oldu. Ne arabamı o yola sokmak, ne de o yarısı kaybolmuş patikadan tekrar yürümek istiyorum. Her ne kadar orada güzel anılarım olsa da, risk almaya gerek yok. Önce sağlık diyorum ve herkese sağlıklı günler diliyorum.