27 Nisan 2010 Salı

Hatay'da mutlu son



Hatay’daki son dalışım yine bir ilke sahne oldu. Oldukça kısa süren bu dalışımda bir ispendek ve bir barbun aldıktan sonra kaya diplerini yoklamaya başladım. Zebra karagözler bile ortada görünmezken yüksek bir kayanın ortasında gördüğüm çıkıntı, bunca zamandır karşılaşmayı beklediğim şeydi. Bir karavida kayaya tutunmuş, adeta güneşleniyordu. Tabi bu onun için hayırlı olmadı pek. Şişin ucunda karavida ile dışarı çıktım ve yine Hatay dalışlarımı noktaladım. Yine bereketli geçmişti günlerim. Yeniden Hatay’a gelme şansım olursa, artık nerelerde avlanacağımı iyi biliyorum. Herkese bereketli, emniyetli avlar.

Kısmet işi

Denizin dalgalı ve bulanık oluşundan dolayı birkaç gün ayrı kaldığım dalışa İstanbul'a dönmeden geri dönme fırsatı yakaladım. Suya girer girmez bir barbun vurunca keyifli bir gün olacağını düşünmüştüm. Meğer öyle değilmiş. Zıpkınımla yaşadığım sıkıntılar, yakın mesafeden kaçan balıklar canımı sıkmaya başladı. Bir de üstüne çıkan dalga beni adeta sarhoşa çevirdi. Uzun süreli bir agaşonuma cevap veren tek balık olan ufak sargoz dizgideki yerini alırken, ben nerede hata yaptığımı düşünüyordum. Altı oyuk bir kayada epey bir süre oyalandım fakat kaçan iri bir zebra karagözden başka bir şey göremedim. Bu arada biraz ileride fark ettiğim iri ahtapot da derince bir yarığa kaçınca elim boş kaldım. Her zaman ki müdavimlerimden bir yazılı hani şişe geçtiğinde vakit öğleni geçmişti. Çıkmakla devam etmek arasında kaldım ve devam etmeye karar verdim. Peş peşe aldığım iki zebra karagöz ve bir sivriburun karagözden sonra keyifli ancak takatim kalmamış bir şekilde sudan çıktım.

17 Nisan 2010 Cumartesi

14 metrede


Bu dalış günümde öğlen mola vererek iki defa dalmış oldum. Sabah seansım iyi ve bereketli geçti. Büyüklükleri makul olan ikişer adet zebra karagöz ve sivriburun karagöz vurmayı başardım. Çıkmadan önce vurduğum zurna balığı da günün çeşnisi oldu. Öğleden sonra tekrar döndüğüm dalışım da su biraz bulandığı için pek balık göremedim. Yine de iki tane sargoz ve bir yazılı hani almayı başardım. Akşam bir gün önceki balıklar ve vurduklarım, yanında ahtapot salatasıyla beraber ekibime ziyafet oldular. Sabah erken saatte kalkıp mesaim başlamadan tekrar suya girdim. Köylülerden Yılmaz da sudaydı. Beraber büyük kayalıklara gittik. Orada dalış olarak kariyer rekorumu kırdım. Saatimin kadranı 14 metreye indiğimi gösteriyordu. Sabah sabah balık görememiş olsam da o kadar derine inmek bile beni mutlu etti. Yine de, ne kadar iyi dalıcı olsak da hiçbir balığın kendi hayatımızdan daha değerli olduğunu unutmamamız gerekir. Herkese emniyetli dalışlar.

11 Nisan 2010 Pazar

2010 Hatay günleri


Havanın kapalı ve denizin sakin olduğu bu dalış günümde amacım kıyı taraması yapmaktı. Öğlene kadar bu şekilde yüzdüm ancak planladığım yerlerde su çok bulanık olduğundan biraz açıktan yüzmek zorunda kaldım. Bugünün kısmetinde zebra karagözler vardı. Önce iki tane zebra karagöz vurdum. Sonra bir tanesi sayesinde iri bir sargoz aldım. Burnun diğer yanına döndüğümde yaklaşık iki kilogramlık bir ahtapotla karşılaştım. Zıpkın atmadan almaya çalıştım bu defa ahtapotu. Bir taşın altına kaçtığı için uğraştım beş dakika kadar ama sonunda ahtapotu girdiği yerden çıkardım. O sırada kıyıda olan bir arkadaşa ahtapotu ve balıkları teslim edip dalışıma geri döndüm. Boşalan dizgimi kısa zamanda bir sivriburun karagöz, bir sargoz ve bir papağan ile tekrar doldurdum. Bu arada kayalık bir yerde pusuya yattığımda bir sarpa sürüsü gördüm. En irisine nişan almama rağmen dalga yüzünden ıskaladım. Ben ıskalar ıskalamaz kiloluk bir çipuranın da orada dolandığını fark ettim. Çipura beynimi döndürürken gelen bir dalga da beni tepe taklak edip kayalıklara vurdu. Ben bir an önce zıpkını kurmaya çalışırken dalga yüzünden epey vakit kaybettim. Nihayet dengemi bulup zıpkını kurmaya çalıştığım esnada çipura yarım metre kadar yanıma gelip bana baktı. Ardından da gözden kayboldu. Kendimi kaybettim sanırım orada. Bir saat kadar amaçsızca dolaştım suda. En sonunda yine bir zebra karagöz alıp çıktım. Ama keşfettiğim yeni yerleri çok beğendim. Bir dahaki dalışımda kıyıda vakit kaybetmeyeceğim. Gideceğim yer belli. Umarım dalgasız ve güneşli bir gün olur.

7 Nisan 2010 Çarşamba

2010 Hatay günleri




Kaldığımız yerde deniz dalgalı ve hava rüzgarlı olduğu için Arsuz’a geçtim. Ancak dalmama rağmen su burnumun ucunu göremeyecek kadar bulanık olduğundan bir saat kadar yüzüp çıktım dışarı. İki gün sonra deniz nispeten düzelmişti. Sabah erkenden Osman ile beraber dalışa başladık. Su yine bulanık sayılırdı. Ancak kıyıya yakın kayalıklarda görüş iyi olduğu için kıyı taraması yapmaya devam ettik. Suya girdiğimizde gördüğüm iri ahtapotu taşımaya üşendiğim için vurmadım. Epey bir yüzdükten sonra elimde sadece bir iskorpit, bir ispendek ve bir de agaşonuma çok uzaktan cevap veren ve şanslı bir atışla vurduğum sargoz vardı. Yırtıp kaçan bir metreden uzun zurna ise günümün şanssızlığıydı. Osman da ise hiçbir şey yoktu. Çıkmaya karar verdiğimde aynı ahtapotla tekrar karşılaştım. Sanki bıraktığım yerde gelmemi bekliyor gibiydi. Biraz uğraştırdı beni, ancak söndürüp şişe geçirmeyi başardım. Dışarı çıkıp tarttığımda ise iyice şaşırdım. Kafası olmadan üç buçuk kilogramın üzerinde gelmişti bu iri ahtapot. Daha önce vurduğum bir buçuk metrelik ahtapot bile çok daha hafifti. Demek ki ahtapotun ağırlığı kol boyuyla değil kol kalınlığıyla doğru orantılı. Herkese emniyetli ve bereketli avlar.

3 Nisan 2010 Cumartesi

2010 Sezon Açılışı Hatay


Uzun bir aradan sonra yeniden iş için geldiğim Hatay’da dalış yapmadan durmak olmazdı. Mart başı olmasına rağmen soğuk sayılabilecek bir su ve çalkantılı, hatta dalgalı bir deniz beni bekliyordu. Dalış gününü sabahı arkadaşların kıyıda bir kayanın üzerinde yakaladığı iki kilogramlık ahtapot ve köylülerden bir balıkçının bize bıraktığı turna iştahımı kabartmıştı. Bunlara rağmen suya girdiğimde şaşırmadım. Çünkü su tahmin ettiğim gibi bulanıktı. Dalganın da artmasıyla dalmak epey problemli olmaya başladı. Hatta gözlüğümle uğraştığım bir sırada şnorkelimi düşürdüm. Neyse ki dalgaya rağmen üzerinde olduğum kayanın dibine düşmüştü.


Dalışa devam ettim ve günün ilk şanslısı bir papağan oldu. Bulanık suya ve uzak bir atışa rağmen tam kafadan vurduğum bu papağan 2010 yılının ilk balığı oldu. Belki levrek bulurum umuduyla kıyıya doğru yaklaştım. Ancak bulduğum balık bir kefal oldu. Arkasına yattığım kayanın tam önünden geçen üçlü bir kefal grubunun en irisini almak hiç zor olmadı. Bu sırada partnerim Osman üşüdüğünü söyleyerek sudan çıktı. O çıktığı için ben de kıyıdan yüzerek meranın solundaki buruna doğru ilerledim. Burunda bir levrekle karşılaştım. Ancak benimle ilgilenmeden yoluna devam etti. Ben de onunla ilgilenmeden geri döndüm ve biraz gerideki kayanın arkasına saklandım. Az sonra levrek önümdeydi. İsabetli bir atış sonucu solungaçtan geçen şiş öbür taraftan çıkmış, levrek ipe geçmişti. Porsiyonluk bu levreğin ardından hava iyice bozduğundan çıkmaya karar verdim. Çıkacağım yerde bekleyen bir papağan da günün son balığı olarak dizgideki yerini aldı. Umarım sonraki dalış günlerimde havalar güzel olur.