2 Aralık 2012 Pazar

Dalaman'da 2012 sonu



Merhabalar herkese. 2012 yılının son zıpkın avını Sarsala'da gerçekleştirdim. Aralık başında hava hala güzel gidiyor Dalaman'da. İki hafta kadar önce çok dalgalı ve bulanık bir denize girmiş, son üç dalışında olduğu gibi sadece bir barbun vurduktan sonra neredeyse hiç keyif alamadan sudan çıkmıştım. Öğretmenler gününde ise Antalya'daki akvaryuma gitme şansımız oldu ailecek. Büyük kızım, sürekli resimlerini gösterdiği balıkları canlı canlı yüzerken görünce mest oldu. Köpekbalıkları, kemaneler, vatozlar, Ege, Akdeniz ve Karadeniz'in tipik balıkları arasında çok keyifli saatler geçirdik. Sanırım kızıma deniz ve balık sevgisini aşılamayı başardım. Sırada ikinci kızım var. Neyse ben av günceme devam edeyim.

Sarsala koyunda hiç gitmediğim sağ tarafı araştırmak üzere suya girdim. Biraz kıyı, biraz derin yaparak ilerledim. Hareketlilik ve çeşitlilik azdı. Her an geri dönecekmiş gibi ilerledim. Giderken yine iri bir barbuna denk geldim. Uzak bir atış yaptım ancak ıskaladım ve barbun uzaklaştı. İlerlemeye devam ettim. Açık denize dönüş noktasına geldiğimde yarlar başladı. Tam iri balık bulabileceğim bir noktadaydım. Karşıma ilk çıkan sivriburun karagözü vurduğumda epey umutlanmıştım. Ancak satıhta birikmiş denizanaları keyfimi kaçırdı. Hafiften denizde çalkalanmaya başlayınca geri dönmeye karar verdim. Dönüşte kaçırdığımı sandığım barbunu açıkta yatarken gördüm.Ürkütmeden yaklaşmaya çalıştım ve kafasının yanından yaralı olduğunu gördüm. Meğerse ıskaladığımı düşündüğüm barbunu vurmayı başarmışım. İkinci atışımda da barbunu yine yaraladım ve şişim kayaya saplanırken, o yalpalayarak uzaklaştı. Şişimi kurtardıktan sonra etrafımı aradım ancak tekrar göremedim. Bu arada kayaların içine yatmış iri bir ahtapotun kafasını gördüm. Tam onu almak üzere inmiştim ki iri bir trakonyanın bana baktığını gördüm. Tam kafasına yaptığım atışla ve ufak bir sırt yüzgeci temizliği operasyonuyla trakonyayı zararsız hale getirdim. Hemen ardından ahtapota döndüm. Yuvasından çıkarmayı başardığım ahtapotun bir mavi yengeci yemeye çalıştığını fark ettim. Ensesinden yapıştığım ahtapot, aynı şekilde koluma dolandı. Ben onu sıkarken, o da bana sarılıyordu. Kısa bir mücadelenin ardından kafasını çevirmeyi başardım. Bir süre sonra kafasını ayırarak iki kiloluk ahtapotu dizgiye taktım. İyice yorulmuş bir şekilde ilk başladığım noktaya döndüm. Benimle birlikte gelip olta atan Erkan, henüz bir şey yakalayamamıştı. Biraz da sol tarafı aramak istedim. Ben sola giderken iş yerinden bir arkadaşla burun buruna geldik. O da benim gibi zıpkınla avlanıyordu. Merhabalaştıktan sonra ikimizde yola devam ettik. Ben bir süre daha gittim ve küçük bireylerden oluşan bir turna sürüsünden bir tane turna aldım. Geri döndüğümde Erkan'ın elinde iki kiloluk bir lambuka duruyordu. Biraz önce karşılaştığım arkadaş benim boş geçtiğim yerde oyalanırken gelen üç lambukadan birini yaralayıp kaçırmış ancak uzaklaşmayan diğer lambukayı avlamayı başarmıştı. Belki tekrar gelirler diye bir süre oyalandım ancak gelen giden olmadı. Av işi hakikaten kısmet işi. Lambukayı kıskanmadım değil açıkçası. Arkadaşıma afiyet olsun diyorum buradan. Umarım benim de kısmetimde böyle büyük balıklar olur ileride. Hava kararmaya ve deniz sertleşmeye başladığı için çıktım ve böylece 2012 yılının son avını bitirmiş oldum. Herkese kazasız avlar diliyorum.

21 Eylül 2012 Cuma

Dikili 2012 sonu

Akşam kurulacak olan sofradaki eksikleri tamamlamak için sabah erkenden suya girmek için hazırlandım. Ancak denizde kötü bir sürpriz beni bekliyordu. Su bir karış önümü göremeyeceğim kadar bulanıktı. Yine de kayalıklara kadar yüzdüm. Durum değişmediği için geri döndüm ve sudan çıktım. Uykumu bırakıp denize gittikten sonra beş dakika bile yüzemeden geri dönmek moralimi bozmuştu. Yine eksik balıkları tamamlamak için akşam üzeri dörtte yeniden suya girdim. Açıklar iyi gibi olsa da sabah ki bulanıklığın etkisi sürüyordu hala. Her zaman ki merama gittim. Yolda gördüğüm bir pisiyi kızım için vurdum. Meramda yine melanurlar, izmaritler ve kupesler cirit atıyordu. Ancak hedefim farklıydı. Biraz büyük balık vurmam gerekiyordu. Bu yüzden yazılı hanileri kovaladım. Bir tane vurdum ancak gördüğüm diğer iki tanesi hemen yuvalarına kaçtılar. Bir süre orada takıldım ancak sonuç alamadım. Meranın uzantılarını tarayarak dönüşe geçtim. Gördüğüm bir kiklayı, nihayet vurabildim ve akşam yemeği için gerekli olan sayıya ulaştım. Hızla dönüşe geçtim. Kıyıya doğru su iyice bulanmaya başlamıştı. Yine de bir pisi daha görmeyi ve almayı başardım. Kayınpederim de küçük bir tane yazılı hani vurmuş ve bulanıklık yüzünden çabuk çıkmış sudan. Akşam ahtapotları, kalan balıları ve taze vuralanları üç aile tükettik. Böylece balık stoklarını tüketmiş olduk. Yeniden avlanmak için bahanem oldu böylece. Herkese sağlıklı günler.

16 Eylül 2012 Pazar

Dikili 2012

Sabah erken kalkmak zor geldiğinden öğlene doğru ancak girebildim suya. Meram yine boştu. Zaten iki gündür meramı zor buluyorum. Sanki denizin dibi yer değiştirmiş gibi geliyor. Ya derinliği doğrultamayıp fazla açılıyorum, ya da her zaman ki kerterizlerim bana oyun oynayıp mera aratıyor bana. Her neyse, mera boş olduğu için ne zamandır atış yapmadığım bir yazılı haniyi görüp attım. Ne zaman vursam havyarlı çıkan bu balıktan her gün bir sürü görmeme rağmen atmıyorum. Ne yazık ki bu vurduğum da havyarlı çıktı. Sanırım bir daha vurmam yazılı hani. Uzun bir yüzüşün ardından elim boş dönüyordum çıkış noktama. Ancak ortalıkta dolaşan kefalleri yaklaştıramıyordum da. Bir kayanın arkasına yattığımda kısa elbise giymenin zararını gördüm. Sanırım bir şakayığın üzerine yatmışım. Her iki dizim de deli gibi kaşınmaya başladı. Başka bir kayada da sol dirseğimi kabarttım. İki gün önce elimi çarptığım kestane yüzünden sağ küçük parmağımda hala üç kestane dikeni dururken bu kadar acemilik yapmamam gerekirdi. Denizde şaka olmayacağını bir kez daha anladım. Çıkışa yakın bir kefali yaklaştırmayı başardım kendime. Tam solungacına yaptığım bir atışla onu da dizgiye aldım. Çıktığımda kayınpederimin çoktan çıktığını gördüm. Bir ahtapotu avlamaya çalışırken onun girdiği lastiğide avlamış. şişi kurtaramadığı için ikisini birden alıp kıyıya gelmiş. Herkese mutlu bir hafta sonu diliyorum.

Dikili 2012


Sabah erkenden dalma olayını sevdiğimi söyleyebilirim. Uyanması biraz zor olsa da kalktım ve hazırlandım. Sabah ezanı okunurken yine sudaydım. Bir tane dil balığını uyku mahmurluğundan dolayı atış bile yapamadan kaçırınca uykum da kaçıverdi doğal olarak. Neyse ki az ileride gördüğüm 30 santimetre boyunda ve 350 gram ağırlıktaki çuprayı oldukça dikkatli bir atışla almayı başardım. Hemen ardından orta boy bir sarpayı da vurunca keyifli bir gün olacak diye düşündüm. Ancak birden bulanan su sayesinde neredeyse kör gibi oldum. İskeleye kadar zıpkının ucunu bile görmeden geldim. İskelenin altında su düzelir gibi olduysa da levreklerden iz yoktu. Epey bir dolandım ancak kayda değer bir balık göremedim. Sadece kayaların arasındaki bir otlukta gördüğüm iri kiklaya atış yaptım. Onu da vurmama rağmen, ben gelene kadar yırttığı için kaçırdım. Daha önce leblebi gibi vurduğum kiklalardan bu sene hiç vuramayacağım galiba. Hava iyice aydınlanınca açıktaki merama doğru gittim yine. Dün sabah olduğu gibi yine hareketsizdi meram. Bir süre oyalandım ve bir izmarit vurdum sıkıntıdan. Derken bir karagöz ailesi ziyarete geldi. Oldukça sakin bir dalış ve düzgün bir atışla en iri bireyi akşam yemeğine bize gelmesi için ikna ettim. Peşinden yine fantazi olarak bir kupes ve bir izmarit daha avladım. Yeteri kadar avlandığımı düşünerek mırmır görme umuduyla kıyıya yöneldim. Ancak kıyıya yaklaştıkça görüş yeniden azaldı. Baktım olacak gibi değil, erken çıktım sudan ve eve geldim. Ben geldiğimde kimse uyanmamıştı. Ev halkı birer birer uyandıkça çupraya övgüler artmaya başladı. İki günde iki çupra vurmak çok güzel oldu. Yarın sabah bu tempoyu yapabilir miyim bilemiyorum. Herkese sağlıklı günler.

Dikili 2012


Akşam elbisemi ve ağırlıklarımı ayarladım. Ne zamandır planladığım sabah erken dalışını yapmaya niyetlendim. Saat beşte uyandığımda biraz nazlansam da kalktım ve giyindim. Sabah ezanı okunurken suya girmek üzereydim. Taş altı feneriyle kaya diplerini tarayarak daha önce levrek gördüğüm iskeleye doğru gittim. Tahminimde yanılmamıştım. Benim üç gördüğüm levrekler neredeyse bir düzine olarak ortalıkta dolaşıyordu. Biraz fenerin yardımıyla Dikili'deki ilk levrek avımı yapmış oldum. Gördüğüm iri kalamar ise benim için sürpriz olurken, hiç duraksamadan jet gibi uzaklaşması ise hayal kırıklığı yarattı. Kaya diplerini tarayarak geri dönerken yine sürpriz bir şekilde iki tane grida vurdum ki, bunlar da Dikili için ilk oldular. Eşkina göreceğimden çok ümitliydim ama yine denk getiremedim. Hava aydınlandıktan sonra gördüğüm iri sarpalara ise bir türlü yanaşamadım. Kendi merama doğru giderken bir mırmır sürüsüne denk geldim. İçlerinden bir tanesini aldım ancak çok iri değildi. Yine aynı ebatlarda bir tanesini yaralayıp kaçırınca diğerleriyle uğraşmadım ve yoluma devam ettim. Giderken gördüğüm bir ahtapot ben onu almak için dibe indiğimde hızla yüzeye doğru yukarı fırladı. Ben de arkasından takip ettim. Suyun yüzeyine başını çıkartır çıkartmaz aşağıya döndü ahtapot. Ancak atik davrandım ve boynundan yakalamayı başardım. Sonuçta o da dizgimdeki yerini almış oldu. Günün asıl sürprizi ise az sonra karşımdaydı. Dikkatimi çeken bir şeye bakmak için dibe inerken yaklaşan çuprayı farkettim. O da beni gördü ama dibe doğru düşen büyük kütlenin ne olduğunu anlayamadığı için uzaklaşmadı. Bu merağının sonu olarak vurduğum ilk çuğra olarak dizgideki yerini aldı. Bu yakışıklıyla bu kadar geç tanışmış olmak üzücü olsa da hiç tanışmamış olmaktan iyidir. Nihayet merama geldiğimde hayal kırıklığı yaşadım. Dünkü hareketlilikten eser yoktu. Kumların üzerine serilmiş güneşlenen oldukça iri ahtapotu, uzun bir aradan sonra ilk defa zıpkın atarak aldım. Hem yorulmuş olduğum için, hem de kayalıkların arasına doğru kaçtığı için atış yaptım. Bir süre daha oralarda takıldım ancak sonuç alamadım. Belimde on kilo yükle, dura dura gezerek kıyıya geldim. Saat on olmuştu. Mutlu bir şekilde sudan çıktım ve eve geldim. Balıklar ve ahtapotlar sayesinde sitede yine sükse yaptım. Allah sağlık ve ömür verirse resimdekiler gelecekteki çıraklarım olacak umarım. Herkese sağlıklı günler.

Dikili 2012

Salı günü tekrar Dikili'ye geçtik ailecek. Asıl dalış mekanıma gelmiş olmanın heyecanıyla akşam üzeri attım kendimi yeniden denize. İki saate yakın şorti elbisemle suda dolandım. Girer girmez bir sübye vurdum. Kendi merama gittiğimde gördüğüm manzara belgesellerden fırlamış gibiydi. Boy boy çupralar, karagözler, sinaritler, melanurlar merayı doldurmuştu. İlk olarak yatıp bekledim ancak atış menziline giren olmadı. Ardından doğrudan meranın merkezine bir baskın dalışı yaptım. Karşılığında iri bir sivriburun karagöz vurmama rağmen meranın boşalmasına sebep oldum. Bir tane de karagöz aldıktan sonra oldukça üşümüş bir halde sudan çıktım. Anlaşılan uzun elbise giyme vakti gelmişti.

Ören 2012

Dalaman'dan Dikili'ye, oradan da çocukları alıp Ören'e babamların yanına geçtim bir kaç gün kalmak için. İş durumlarından dolayı yaz tatilinin büyük bölümünü kaçırdım. Ben Ören'e geldiğimde eylül ayı başlamıştı. Deniz soğumaya, hava üşütmeye başlamıştı. Her şeye rağmen babamlarla yüzmeye gittim ikinci gün. Soğuk deniz, öğlen saatinde bile uzun süre yüzdürmüyordu insanı. Kıyafet almamıştım ama palet, maske, zıpkın üçlüsü benimle beraberdi. Zıpkına gerek kalmadı ama maskem ve paletlerim sayesinde kiloluk bir ahtapotu almayı başardım. Eski bir duba sabitleyicinin altında gördüğüm iri hayvan ben elimi uzatınca iyice metalin altına girdi. Bir süre çıkmasını bekledim ama o gelmeye niyetlenmedi bile. Metali yokladım ve kadlırabileceğimi düşündüm. Yere sağlam basıp metale yüklendim. Uzun palalı paletlerim sayesinde ters yüz etmeyi de başardım. Ahtapot hala metalin altına yapışık bir vaziyette duruyordu. Rahat bir şekilde ensesine yapıştım ve yerinden söktüm. Ören'deki tek avım bu oldu. Ertesi gün cümbür cemaat Ayvalık'taki Ortunç koyuna gittik. Mekan oldukça güzeldi ve yat turlarının uğrak yeriydi. İki defa zıpkınımla bir defa da kardeşimle üşüten suya girdim. Kardeşime balıkları gösterirken, zıpkınlı dalışlarımda birer tane zargana vurmayı başardım. Hatay'da vurduğum ama yırtıp kaçan zarganadan beri ilk defa zargana vurmuş oldum. Akşam yemeğinde ahtapot ve zarganalar babam sayesinde güveç olarak karşımıza çıktılar ve midemizdeki yerlerini aldılar.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Mutlu yıllar birtanem



Bana iki güze kız ve mutlu bir ömür veren biricik eşim, yaş günün kutlu olsun. Yeni yaşın sana ve ailemize mutluluk getirsin. Seni çok seviyorum.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Dalaman günleri





Merhabalar. Son iki dalışıma tek başıma gittiğim ve bundan dolayı pek hevesli olmadığım için her iki dalışımı da tek barbun alarak noktalandırmıştım. Ancak bu seferinde bir dalış arkadaşım vardı, İbrahim. Bu sayede hem dalış keyifli geçti, hem de ekip çalışmasıyla güzel bir av yaptık. Daha önce gitmediğim bir meraya gittik İbrahim ile birlikte. Ana yoldan sonra yaklaşık beş kilometrelik stabilize yolu araçla geçtikten sonra denize ulaşmak için malzemelerimizle birlikte beş yüz metre kadar patikadan yürüdük ve indik. Manzara ve deniz harika görünüyordu. İbrahim suya girer girmez bir turna avladı. Bereketli bir gün olacak gibiydi. Kayalık merada ilerlemeye devam ettik. Bir ara önümde küçük bir akya grubu belirdi. Hemen bir kayanın arkasına yatarak grubun bana gelmesini beklemeye başladım. Grup menzile girmek üzereyken benim agaşona yattığımı fark edemeyen İbrahim gürültülü bir şekilde üzerimden geçti. Tabi akyalar da aynen uzaklaştılar. Akyaları ve beni fark eden İbrahim bu defa da akyaların önünü kesmek için paletlerini hızla vurmaya başlayınca benim akya hayalim iyice suya düştü. Epey ilerledikten, bol bol sokar ve papağan gördükten sonra Haliç'e benzeyen bir bölgeye geldik. Deniz kıyının içine hançer gibi sokulmuştu. Önce ucuna kadar gittik hançerin. Ancak bir şey yoktu. Ben önden dönerken, İbrahim bir çupra görüp almayı başardı. O arkada onunla uğraşırken ben iki tane kalamar gördüm. Sessizce üzerlerinden geçip açığa yönelmelerini engelledim. Ardından da yalancı dalışlarla iki kalamarı da hançerin ucuna doğru sürmeye başladım. Bana yaklaşan İbrahim'i bu defa uyardım. Kalamarlar altından geçtikten sonra o da bana katıldı. İki kişi iki kalamarı almayı kafaya koymuştuk. Suyun diz boyu olduğu noktada kalamarlar artık hareket edecek alan bulamadılar ve kaderlerine razı bir şekilde beklemeye başladılar. Küçük olana İbrahim, büyük olana ben atış yaptık. Sonuçta iki kalamar da elimizdeydi.   Güzel bir ekip işi oldu. Sevinçli bir şekilde dönüşe geçtik. Ben gördüğüm iki pisiyi aldım. İbrahim ise sevdiği sokarları topluyordu. Başlangıç noktamıza geldiğimizde bu defa sağ tarafa devam ettik. Benim nasibime bir sivri burun karagöz düşerken, İbrahim iki papağan ve bir kaç ufak kefal almıştı. Oldukça yorulmuş olarak sudan çıktık. Aynı yorucu yolu yukarıya doğru yürümek işkence gibi olsa da kalamarların varlığı yolu kısaltmıştı adeta. Ben iki pisi, karagöz ve küçük kalamarı aldım. İbrahim'in misafiri olduğu için diğer balıkları ona bıraktım. Saat dörtte sudan çıkan balıklar, akşam sekiz olmadan midemin yolunu tutmuşlardı. Herkese keyifli günler diliyorum.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Dikili'de 2012 geç başladı





Merhabalar. Bu sene elde olmayan sebeplerden ötürü dalış mevsimini oldukça geç açtım. İkinci kızımın doğumu ve işimde yaşadığım geçici kriz elimi ayağımı birbirine doladı. Yine de şimdi her şey yoluna girdi ve kendimi çok şanslı hissediyorum. Üst üste gelen tüm aksilikler birer birer çözüldüler ve yoluna girdiler. Ben de ufaktan dalışlarıma başladım. Dikili'ye ilk gittiğimde malzemelerim yanımda değildi. Kayınpederimin ekipmanıyla bir kaç kere daldım. Ancak zıpkından kaynaklı problemler sebebiyle çok verimli olmadı. Ayrıca gördüğüm bütün balıklar çok küçüktü. Yine de bir kaç mırmır ve pisi balığı avlamayı başardım.

Dikili'ye ikinci gelişimde ise kendi ekipmanımı yanımda götürdüm. Sabahları erken kalkıp dalışa gittim. Kiklalar ortalıkta görünmemelerine rağmen, mırmırlar ortalıkta cirit atıyorlardı. Fazlasıyla mırmır vurdum bu sayede. Temizlemesini öğrendiğim sübyelerden de iki tane almayı başardım. Pisi balıkları hala küçük oldukları için fazla ilişmedim. Usulca yaklaşıp atış yaptığım bir tirsi sürüsünden iki tanesini şişe geçirmeyi başardım. Bu benim bir şişle vurduğum ilk ikiliydi. Ne yazık ki nişan aldığım tirsi yırtıp kaçtı ve nişan almadığım halde şişte kalan tirsiyle yetinmek zorunda kaldım. Son dalışımda vurduğum beş mırmıra, her zamanki meramda kiklaların yerine dolaşan iki tane sivri burun karagöz eşlik edince oldukça zengin bir balık menüsü çıkarmış oldum akşam yemeği için. Kalabalık bir aile-komşu ikilisiyle tüm balıkları tükettik. Herkese afiyet olsun.

1 Temmuz 2012 Pazar

Trofelerim

 Küçük kızım Defne
Büyük kızım Özüm

10 Mart 2012 Cumartesi

Dalaman'dan oltaya takılanlar





Güzel bir gün ve denizdi. Ancak sanki deniz bomboştu. Oltaya ancak bu ufaklıklar takıldı. Dalmayı, oltaya tercih ettiğime tekrar karar verdim. Sağlıklı günler.

24 Şubat 2012 Cuma

Dalaman'dan baraküda







Yine İlker abimle çıktığımız bir av gününde yaklaşık iki saat boş boş dolaştık. Sadece İlker abimin gösterdiği küçük bir sargoz vardı dizgimde. Bizi hiç boş çıkarmayan meramıza geldiğimizde iki saattir boşuna dolaştığımızı hemen anladık. Daha gelir gelmez İlker abim iri bir barbunu kaldırdı. Ben de önüme çıkan meraklı bir çomak balığını net bir atışla avladım. Biraz ilerledik. Önümden geçen levreğe atış yapamadım ve ilk defa bu hayrıma oldu. Kayaların arasından gördüğüm iri baraküda daha kıpırdamadan kafasına net ve temiz bir atış yaptım. Ensesinden giren şişin etkisiyle baraküda bir hamle yaptı ve ardından burun üstü kuma çakıldı. Bu iri balıkla hiç uğraşmamış oldum bu sayede. Sevinç çığlıkları atarak balıkla beraber kıyıya çıktım. Benim çığlıklarıma anlam veremeyen İlker abimde o esnada yaklaşık bir kiloluk bir turnayla uğraştığından yanıma geç geldi. Baraküdayı gördüğünde o da kısa süreli bir şok yaşadı. Sevinçten bağırırken şnorkeli ağzımdan çıkarmayı unuttuğum için beni bir şeyin ısırdığını düşündüğünü söyledi. Kolumdan büyük baraküdayı dizgiye taktım ve dalışa devam ettik. İlker abim bir turna daha vururken, gösterdiği ispendeği de ben aldım. Artık yeter diyerek dalışı sonlandırdık. Trofe avla güzel fotoğraflar çekildik. Eve geldikten sonra önce küçük balıkları temizledim ve baraküdaya geçtim. 90 santimetre ve 3 kilogram gelen bu hayvan sivri dişleriyle bir kez daha gözümü korkuttu. Balığı görüşüm ve atışım arasındaki kısa sürede heyecana ve telaşa kapılmadığım için kendimi bir kez daha tebrik ettim. Herkese bol trofeli ve kazasız dalışlar.

21 Şubat 2012 Salı

Dalaman'dan tekneyle av

Günün tek balığı, grida


Sanki tekne benim :D


Ekip arkadaşlarım

14 Şubat 2012 Salı

Dalaman'a devam, 2012 Şubat

Bu iki resim de yine İlker abimle uzun bir aradan sonra yaptığımız avın mahsülleri. Üst resimde vurduğum iri kefaller var. Alt resimde ise İlker abimin payına düşen beşi bir yerde. Herkese bol şans ve kazasız avlar.



Benim döküldüğüm ve İlker abimin döktürdüğü bir avın ardından elimizde kalanlar. Üst resim İlker abimin klas avları, alt resimde ise benim payıma düşen ufaklıklar var.


6 Ocak 2012 Cuma

2012 hoş geldi



2012 yılı hoş geldi, ama boş gelmedi. Yine İlker abimle yeni yılın ikinci günü çıktığımız avda ben bir sargoz ve turna avladım. İlker abimde ise üç kefal ve bir levrek vardı. İkimizin de atıp vuramadığımız iri sargoz, benim şişten yırtıp kaçan kalamar, bulanık su ve dalgalı satıh dalıştan geriye kalan anılarımız oldular. 2012 yılı kazasız ve bereketli avlar getirir umarım. Mutlu ve sağlıklı yıllar dileğiyle.