11 Aralık 2011 Pazar

Dalaman'dan





Merhabalar. Üstteki resimde İlker abimin solo dalışının hasılatı var. Yine döktürmüş İlker abim. Alttaki resimde ise beraber gittiğimiz dalıştan çıkardıklarımız. Ben iki turna vurdum. İlker abim bir turna, iki kalamar ve iki ispendekle çıktı yine sudan. Ustalık başka şey tabi. Sanki balıklar önüne önüne geliyor. Herkese kazasız avlar.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Dalaman'a devam






Bu hafta İzmir'deydim. Ancak hem gitmeden önce hem de döner dönmez dalma fırsatım oldu. Pazartesi sabahı tek başıma gittiğim dalıştan, iki barbun, bir sokar ve üç tane sargozla döndüm. Önceden kalan balıkları da alıp öyle gittim İzmir'e. Bir kısmı kızartma, bir kısmı ızgara olan balıklarla ailecek güzel bir ziyafet çektik. İzmir dönüşünde yine İlker abiyle buluşup dalışa gittik. Oldukça bereketli geçen dalışta, ilk kalamarımı vurdum. Havalar soğuduğu için levreklerde artmıştı. İlker abi ustalığını konuşturdu. Dört levrek, bir ispendek, bir turna, bir zargana ve iki kalamar avladı. Onun gösterdiği kaya altlarından beş tane sargoz aldım ben de. Kendi bulduğum biri iri iki sivriburun karagöz ve bir ispendek de benim dizgimdeydiler sudan çıktığımızda. İlker abiyle birlikte daha çok avlanacağız anlaşılan. Herkese keyifli avlar.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Dalaman'dan avlar







Merhabalar. Yine İlker abiyle beraber dalışa gittik bugün. Dalış konusunda benden daha istekli olan İlker abi sayesinde ben de dalış heyecanımı canlı tutuyorum. Bugün işten erken çıkabildik. Daha önce gitmediğimiz Sarsala koyuna gittik beraber. Büyük bir zurna balığı ile başladığım ava, İlker abimin iki paşa barbunu ile devam ettik. Trakonya zannederek aldığım bir kurbağa balığının adını o anda hatırlayamadım. Ancak evde aklıma geldi adı.

Epey dolaştığımız koyda derinlik birden arttığı için, biz de geceden yorgun olduğumuz için çok iyi performans gösteremedik. Yine de dönüş yolunda farkettiğim bir grida, ufak sayılacak bir turna sürüsünün içinden ilk turnam ve bir de barbun bana eşlik etmeyi kabul ettiler. Ardından meramızı değiştirdik ve her zaman ki meramıza geldik. Dalgalı bir deniz bizi bekliyordu. Ben daha suya girer girmez bir barbun vurdum. Ardından da yorgunluk ve dalgadan dolayı başım ağrımaya başladı ve sudan çıkmaya karar verdim. Yine de ben çıkana kadar İlker abim iki tane turnayı dizgisine takmıştı bile. Dalga artıp, hava da kararınca arkamdan İlker abi de çıktı. Keyifli bir dalış ve av günü oldu bizim için. Dalış arkadaşıyla dalmanın keyfi de ayrı bir güzel ayrıca. Teşekkürler İlker abi. Beraber nice dalışlara inşallah.

İri iki turna ve iri iki barbun İlker abiden. Kızımın elindeki gümüşler de turnaların içinden çıktılar. Sürpriz oldu.

12 Kasım 2011 Cumartesi

Dalaman'dan






Herkese merhabalar. Yeni dalış arkadaşım İlker abiyle beraber yaptığımız avlardan birkaç resim var yukarıda. İlk dalışımızda su biraz bulanık olduğu için çok verimli olmadı. İlker abinin vurduğu iki kefale ben sadece bir sargozla eşlik edebildim. İkinci dalışımızda hava su çok güzeldi. İlker abi turna, zurna ve haniyle sudan çıkarken, ben kefal, melanur ve hani avladım. Sudan çıkmadan önce denk gelen bir levreğe son atışımı yaptım ve onu da mönüye ekledim. Akşam hep beraber balıkları tükettik.

Tek başıma gittiği bir günde ise payıma bir papağan, bir sargoz, bir karagöz, bir sokar ve iki barbun düştü. Yaraladığım iki barbuna üzüldüm açıkçası. Bir de ben yüzeye doğru çıkarken bir kayanın altından çıkan yaklaşık üç kilogramlık bir şey beni heyecanlandırdı ama ne yazık ki lagos olduğunu düşündüğüm bu güzel balık kısa sürede gözden kayboldu. Bir de İbrahim'le birlikte dalışa gittik. Her zaman ki yerin oldukça ilerisine gittik bu defa. Dağların birleşim noktasında kayalık kıyı ve dip yapısı sayesinde gözlerimiz bayram etti. Ben bir barbun, bir sargoz ve bir grida avladım. İbrahim'de ise sokarlar, sargoz ve ahtapot vardı. Ancak bu balıkları ben almadığım için resimlerini çekemedim. Herkese kazasız ve bereketli avlar.

6 Ekim 2011 Perşembe

Denizde dalga




Merhabalar. Dün sırtıyla balık tutmak amacıyla çıktığımız tekne turunu anlatmazsam olmaz. İşyerinden iki abimle birlikte Dalaman kıyılarından tekneyi suya indirmekle başladı turumuz. Yaklaşık beş metrelik tekneyi dalga yüzünden denize çıkarmak zor olsa da bunu başardık. Biz tekneyle uğraşırken ayağımızın altından geçen büyük bir mavi yengece hamle yaptıysak da, bulanık su yüzünden gözden kayboldu. Kısmet diyerek tekneye atladık ve motoru çalıştırarak açıldık. Sarıgerme'ye doğru teknenin burnunu çevirdik ve beş-altı metre derinlikten ilerlemeye başladık. Abilerim sırtı olatlarını saldılar ve ben de zıpkınla dalmak için hazırlandım. Plana göre beni uygun bir yerde bırakacaklar ve geri dönüşte alacaklardı. Ancak denizin dalgaları yüzünden su koyu bir renk almıştı ve içi gözükmüyordu. Beni bırakacakları uygun kayalık bir yer olmadığı için ben de teknede kaldım tur boyunca. Dalga artmaya başlarken beni de biraz tutmaya başladı deniz. Sıkıntı yaratsa da bu durum bende, yapacak bir şey yoktu. Dalgalar sarsmaya devam ediyordu ve ilk balığımızı tuttuk. Orta boy bir palamudu tekneye çektiğimizde yolu yarılamıştık. Palamuttan sonra Sarıgerme'ye kadar gittik ancak hiç bir şey tutamadık. Tam dönerken hiç istemediğimiz bir şey oldu ve iki sırtı birbirine dolandı. Uzunca bir süre onları birbirinden ayırmak için uğraştık. Nihayet başardık ve hemen akabinde saldığımız sırtıda bir ağırlık daha hissettik. Heyecanla oltayı topladık. İrice bir balık suyun yüzeyinde kuyruk vurarak bize doğru geliyordu. Teknenin dibine gelene kadar ne olduğunu anlamadık. Balığı teknenin içine aldığımızda gözlerime inanamadım. Elli santimetrelik bir trakonya bize bakarak çırpınıyordu. Bu balıkla ilk defa karşılaştıklarını söyleyen abilerimi dokunmamaları konusunda uyardım. Daha önce vurduğum en büyük trakonya, bunun yarısı kadardı. Ayrıca bir dip balığının nasıl olup da bu kadar yüzeye geldiğini anlamış değilim. Kısmetimizde varmış demek ki. Balığı emniyete aldıktan sonra oltaları yine saldık. Ancak dalga boyu iki metreyi geçmiş, sallantılar artmıştı. Bir ara neredeyse alabora oluyorduk. Dalgayı yandan yememek için uğraş verdik. Benim tutulma durumu iyice rahatsızlık vermeye başladı. Neyse ki midem boştu ve bir şey olmadı. Dalgakırana geldiğimizde oltalarımızı toplamış ve büyük dalgalardan kurtulduğumuz için rahatlamıştık. Tekneyi yeniden sığ suya çektik ve oradan da çekerin üzerine aldık. Akşam karanlığında eve döndük. Bu tehlikeli balıkla daha önce de uğraştığım için trakonyayı ben aldım. Önce içini, sonra üzerini temizledim. Dikkat etmeme rağmen yanak dikenleri iki defa elime battı. Kafasını, kuyruğunu ve sırt yüzgecini aldıktan sonra ortadan ikiye ayırdım. Bu kadar yeterli olur mu diye düşünürken, kendimi balığın derisini yüzerken buldum. İşlem bittiğinde elimde dört parça et kalmıştı. Ne yazık ki vakit geçtiği için daha önce vurduğum diğer balıkların yanına koydum trakonya parçalarını. Pişirmek bir kaç gün sonraya kaldı.

27 Eylül 2011 Salı

Katrancı Koyu

Merhabalar. Babamların bizi ziyarete geldiği haftasonunda Katrancı Koyuna gittik hep beraber. Zıpkınımı götürmedim ama, fotoğraf makinam yanımdaydı. Su biraz bulanık olsa da yakına girince görüntüler ve balıklar netleşiyordu. Ben de elimden geldiğince fotoğraflamaya çalıştım balıkları. Çok kıyıda gördüğüm küçük lagos günü sürprizi olurken, mavi yengeç, barbunlar, mırmır seyirlik görüntüler oluşturdular. Kumu kazan küçük ıstakoz benzeri hayvanları yine görüntüleyemedim ne yazık ki. Bir daha ki sefere kısmetse. Kapalı su kaydırağından kayışımı ise video olarak çektim. Pek istediğim gibi olmadı görüntü ama en sonundaki dalış anı güzel oldu. Herkese keyifli günler diliyorum.











24 Eylül 2011 Cumartesi

Dalaman'dan

Merhabalar. Bu hafta boş olan günümde Dalaman'daki ilk avımı yapma şansı buldum. Yine oldukça dalgalı olan denizde, dört-beş metrelerde görüş iyiydi. Dalgadan ve bulanıklıktan dolayı kıyıdaki kayalara yanaşamadım. Açık sayılabilecek bir noktadan dalganın önünde dala çıka bir saat kadar ilerledim. Sonra akıntıya kaşı dönüşüm biraz uzun sürdü doğal olarak. Etrafta çok fazla papağan ve çarpan balıkları geziyordu. Zaten ilk iki balığım da bunlar oldular. Evdekiler tadını beğenir mi diye düşünerek önce papağan, ardından da çarpandan birer numune aldım. Yine dikkatli bakınca etrafta cirit attığını farkettiğim barbunlardan da bir tane vurmayı başardım. Uzaktan büyük sandığım ancak küçük olan bir sargozu da dizgiye taktım. Bir kayanın dibine bakarken farkettiğim küçük müreni bir süre takip ettim ancak vurmaya yeltenmedim. Müren bana avlanırken kolumu, başımı soktuğum taş altlarına daha dikkatli bakmam gerektiği konusunda bir ikaz vermiş oldu. Uzun süreli bir agaşona gelen karagöz, elimdeki seriyi tamamlamak ister gibiydi doğrusu. Uzaktan geçen kefallere ben de uzaktan bakarken, tek başına takılan bir melanur gördüm. Kötü bir atışla ıskaladığımı sandığım melanuru başından yaralamışım. Yer ve yön duygusu kaybolan balık üzerime gelmeye, etrafımda dönmeye başladı. Elimle yakalamaya çalıştım ancak başaramadım. Ben de boşta olan şişi mızrak gibi kullandım ve tek harekette balığı vurdum. Bu, pisileri saymazsam eğer, böyle aldığım ikinci balık oldu. Böylece evdekilere yetecek kadar balık vurmuş oldum. Dalganın eykisiyle iyice yorulduğumdan dalışı sonlandırdım ve eve döndüm.

Evde de kızımla beraber havuza girdik. Orada da yirmi metrelik havuzu suyun altından gidip gelişimi eşime kaydettirdim. Toplam kırk beş saniye sürdü yüzüşüm. Kendimi biraz daha geliştirmem gerekiyor sanırım derin dalışlar için. Havuzun sezonunu da böylece bitmiş oldu bu yıl için. Herkese kazasız avlar ve ailesiyle birlikte eğlenceli günler diliyorum.




6 Eylül 2011 Salı

Dikili'de sezon sonu 2011

Merhabalar. Dikili'de sezonun kapanışını yaptık ne yazık ki. Kayınpederimle birlikte çıktığımız son seferde bolca balık avladık. Pisiler ve papağanlar oldukça fazlaydı. Benim şansıma Dikili'de ilk defa gördüğüm Akya palazları düştü. Meraklı bir balık gibi zıpkının ucuna kadar gelen iki akyayı zorlanmadan vurdum. Diğerini ise papazların arasında gördüm. Bu nasıl papaz diye yaklaştığımda yine bir akyayla karşılaştığımı anladım ve onu da dizgiye eklemekte zorlanmadım. Keşke biraz daha büyük olsaydı bu akyalar. Muhtemelen Dikili kıyılarına kadar gelen yunuslardan kaçmak için, ya da yunuslardan geriye birşey kalmadığından yiyecek bulmak için bu kadar yakınlara gelmişlerdi akyalar. Böylece de benim kısmetim oldular. İrileşmiş bir izmarit ve beni her daim sinir eden melanurlardan bir tanesi kendilerine dizgide yer buldular. Akşamında gayet zengin bir sofrada midemize indirdiğimiz balıklarla Dikili günlerini sona erdirdik bu sezon için. Ama Dalaman'da sezon yeni başlıyor benim için. Bir an önce ekibi kurup, meraları öğrenip dalışa devam etmek istiyorum. herkese kazasız avlar.



7 Ağustos 2011 Pazar

Dikili'nin büyükleri





Merhabalar. İstanbul'dan Dalaman'a taşınma işini hallettikten sonra Dikili'ye geri döndüm. Perşembe ve cuma öğleden sonraları ile cumartesi sabahı dalma fırsatım oldu. Perşembe günü farklı ve uzak bir meraya gittim. Referansları oldukça iyi olan bu bölgede ilk agaşonuma gelen fakat vuramadığım bir çupra bereketli bir av olacak izlenimi verdi bana. Ancak iki saat boyunca dalgalı ve bulanık denizde çok fazla bir hareket olmadı. Sabah saatlerinde gelmenin daha uygun olacağını düşündüğüm meradan önce küçük sonra büyük birer kefalle birlikte, çıkışıma doğru irice bir kikla aldım. Uzaktan gördüğüm iki ispendek ve bir çupra ise sadece dalışa görsellik kattı biraz.

Cuma günü ise her zamanki giriş noktamdan sağa doğru açılarak dibi taramaya başladım. Bir dil balığı ve bir papağan (ustura) aldıktan sonra planladığım kıyı yere geldim. Ancak zıpkının ucunu göremediğim kadar bulanık olduğu için su açılarak geri dönmeye başladım. Önceki yıl karşılaştığım kaplumbağayı tekrar görünce fotoğraf makinamın yanımda olmayışına hayıflandım biraz. Bir kaç tane de vatoz gördükten sonra, benimle eve gelmek için yarışan yazılı hanilerden gördüğüm en irisini alarak dönüşüme devam ettim. Çıkışımdan önce otlukların arasında gördüğüm porsiyon sinarit hem iştahımı hem heyecanımı kabarttı. Sonradan sağ gözünün kör olduğunu farkettiğim sinarite tesadüfen sağ tarafından yaklaştığım için, o beni fark edip kaçmadı. Çok rahat bir atışla ilk sinaritimi vurmuş oldum. Akşam kızım için güzel bir ziyafet oldu bu lezzetli balık. Umarım daha büyüklerine de denk gelirim ileride.

Cumartesi ise yedide attım kendimi denize. Cuma günü çok bulanık olan yere tekrar gittim. Bu defa görüş çok iyiydi ama bende bir beceriksizlik vardı. Uzun dip süreleriyle yanıma kadar çektiğim kefal ve mırmırları ıskalarken kendimi boş kaleye gol kaçırmış gibi hissediyordum. Kıyı boyunca uzanana kayalığı tarayarak geri dönerken bir kayanın altına yatmış olan ahtapotu elimle yakaladım.Zıpkına balık takılmadan geri döneceğimi düşünürken kayalıkların arasında gördüğüm kuyruk heyecanımı arttırdı. Saklanarak yanaştığım kayalığın içinde porsiyon bir eşkina bana arkası dönük olarak duruyordu. Biraz yan vermesini bekledikten sonra ıskalamamak için tam ortasına bir atış yaptım ve eşkina şişteydi. Aynı kayalıkta iki tane daha eşkina olduğunu farkettim ancak onları bayramdan sonra yapacağım dalışlar için bırakmayı uygun gördüm. Kızım iri balığı ve ahtapotu görünce çok sevindi. Akşam olduğunda ise kayınpederimin de avladığı birikmiş balıkları kızartarak üç aile güzel bir ziyafet çektik. Herkese bereketli ve kazasız avlar diliyorum.

28 Temmuz 2011 Perşembe

Sarıgerme'den su altı görüntüleri









Merhabalar. Dalaman Sarıgerme'den çektiğim fotoğrafları paylaşmak istedim. Güzel bir gün oldu. Kefaller, irili ufaklı pisiler, mırmırlar, barbun, kolları olmayan bir mavi yengeç objektife takılan balıklar oldular.

26 Temmuz 2011 Salı

Kapıkargın, Sarsala, Kayra, Dikili


Herkese merhabalar. Yeni görev yerim Dalaman'da etrafı dalış noktalarını keşfetmeye devam ediyorum. Bir yandan da su altı resimleri çekmeye çalışıyorum. Burada tanıştığım zıpkın meraklısı arkadaşlarla ilk gece dalışımı yapmam da ayrı bir deneyim oldu benim için. Dalaman'ın Kapıkargın Köyü yakınlarında dört kişi girdiğimiz akşam suyunda küçük kefaller, küçük karagözler, papağanlar, papazlar ve küçük turnalar cirit atıyordu. İlk defa bu kadar yakından gördüğüm ve hızlı hareketlerine pek alışık olmadığım turnalardan vurmak şimdilik nasip olmadı. Ama zaten asıl amacım da ortamı tanımaktı. Hava karardıktan sonra elimizdeki tek fenerle iki kişi dalmaya devam ettik. Etraf gündüzkine oranla çok daha şenlikliydi. Yavru mığrılar, burnumuza kadar giren gümüşler, vuramadıysam da, iki tane levrek gece suya girmenin de keyifli olacağının göstergesiydiler adeta. Dönüş yolunda fenerin ışığıyla denize kaçışan yengeçler ise gecenin eğlecesi oldu bizim için.

Ertesi gün durağım Sarsala Koyu oldu. Burada daha suya girer girmez gördüğüm, oynaşan iki kalamar artık fotoğraf işine girmem gerektiğini bana hatırlattı. Birden derinleşen suyu ve canlı dip yapısıyla heyecan verici bu ortamı görüntülemek için makinamı alıp suya geri girdim. Sadece yüzme amaçlı orada olduğum için bol bol fotoğraf çektim. Sarpalar, karagözler, sargozlar, deniz hıyarları, küçük ve çukur kazan kıskaçlı yaratıklar, hatta bir de zurna balığı kamerama yakalandılar. Yaklaşık 15 metre derinliğe dalarak suyun dibini bulmak, iskeleden şekilli atlayışlar yapmak da cabası oldu.



Hafta sonu için yeniden Dikili'ye geçtim. Cumartesi sabahı ailemle beraber Kayra Plajına gittik. Orada da fotoğraf çekmeye devam ettim. Mavi bayraklı bu plajda zaten zıpkınla dalmak yasak olduğu için, balıklar insanların içinde rahatça yüzüyorlardı. Sadece iki tane büyük çupranın şarjımın bitmesinin hemen ardından çıkmalarına üzüldüm. Onun dışında gayet güzel ve yakın balık fotoğrafı çekme fırsatı yakaladım.


Cumartesi akşam ise deniz kötü olmasına rağmen Dikili'de dalış yaptım. Kıyılarda görüş yokken açıkta 5-6 metreye varan görüş memnun ediciydi. Her zaman ki meramda gördüğümsinaritlerden alamasam da 3-4 metre yakınlarına kadar sokulabilmek iyi bir deneyim oldu. Dönüşte öylesine daldığım bir yerde yosunların arasında ummadığım büyüklükte bir sivriburun karagöz gördüm. Görüş kötü olduğu için beni görmeyen balığı tam solungacından vurdum. Temizlenmiş hali 250 gram gelen porsiyon karagöz akşam kızım için ziyafet oldu. Çıkmadan önce bulduğum iki deniz gözlüğü ve pazar günü yüzerken bulduğum tek deniz gözlüğü hafta sonunun diğer ganimetleri oldular. Herkese kazasız, belasız, bol trofeli avlar diliyorum.