16 Eylül 2012 Pazar

Ören 2012

Dalaman'dan Dikili'ye, oradan da çocukları alıp Ören'e babamların yanına geçtim bir kaç gün kalmak için. İş durumlarından dolayı yaz tatilinin büyük bölümünü kaçırdım. Ben Ören'e geldiğimde eylül ayı başlamıştı. Deniz soğumaya, hava üşütmeye başlamıştı. Her şeye rağmen babamlarla yüzmeye gittim ikinci gün. Soğuk deniz, öğlen saatinde bile uzun süre yüzdürmüyordu insanı. Kıyafet almamıştım ama palet, maske, zıpkın üçlüsü benimle beraberdi. Zıpkına gerek kalmadı ama maskem ve paletlerim sayesinde kiloluk bir ahtapotu almayı başardım. Eski bir duba sabitleyicinin altında gördüğüm iri hayvan ben elimi uzatınca iyice metalin altına girdi. Bir süre çıkmasını bekledim ama o gelmeye niyetlenmedi bile. Metali yokladım ve kadlırabileceğimi düşündüm. Yere sağlam basıp metale yüklendim. Uzun palalı paletlerim sayesinde ters yüz etmeyi de başardım. Ahtapot hala metalin altına yapışık bir vaziyette duruyordu. Rahat bir şekilde ensesine yapıştım ve yerinden söktüm. Ören'deki tek avım bu oldu. Ertesi gün cümbür cemaat Ayvalık'taki Ortunç koyuna gittik. Mekan oldukça güzeldi ve yat turlarının uğrak yeriydi. İki defa zıpkınımla bir defa da kardeşimle üşüten suya girdim. Kardeşime balıkları gösterirken, zıpkınlı dalışlarımda birer tane zargana vurmayı başardım. Hatay'da vurduğum ama yırtıp kaçan zarganadan beri ilk defa zargana vurmuş oldum. Akşam yemeğinde ahtapot ve zarganalar babam sayesinde güveç olarak karşımıza çıktılar ve midemizdeki yerlerini aldılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder