7 Nisan 2010 Çarşamba

2010 Hatay günleri




Kaldığımız yerde deniz dalgalı ve hava rüzgarlı olduğu için Arsuz’a geçtim. Ancak dalmama rağmen su burnumun ucunu göremeyecek kadar bulanık olduğundan bir saat kadar yüzüp çıktım dışarı. İki gün sonra deniz nispeten düzelmişti. Sabah erkenden Osman ile beraber dalışa başladık. Su yine bulanık sayılırdı. Ancak kıyıya yakın kayalıklarda görüş iyi olduğu için kıyı taraması yapmaya devam ettik. Suya girdiğimizde gördüğüm iri ahtapotu taşımaya üşendiğim için vurmadım. Epey bir yüzdükten sonra elimde sadece bir iskorpit, bir ispendek ve bir de agaşonuma çok uzaktan cevap veren ve şanslı bir atışla vurduğum sargoz vardı. Yırtıp kaçan bir metreden uzun zurna ise günümün şanssızlığıydı. Osman da ise hiçbir şey yoktu. Çıkmaya karar verdiğimde aynı ahtapotla tekrar karşılaştım. Sanki bıraktığım yerde gelmemi bekliyor gibiydi. Biraz uğraştırdı beni, ancak söndürüp şişe geçirmeyi başardım. Dışarı çıkıp tarttığımda ise iyice şaşırdım. Kafası olmadan üç buçuk kilogramın üzerinde gelmişti bu iri ahtapot. Daha önce vurduğum bir buçuk metrelik ahtapot bile çok daha hafifti. Demek ki ahtapotun ağırlığı kol boyuyla değil kol kalınlığıyla doğru orantılı. Herkese emniyetli ve bereketli avlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder