27 Temmuz 2015 Pazartesi
Sepet havası
Merhabalar. Elektrik balığından epey artık çıkınca çöpe atmaktansa farklı bir deneme yapmaya karar verdim. Bir tane tuzak sepeti alıp içini artıklarla doldurup kendi merama bıraktım. Dönüşte de iki tane küçük mırmır vurdum sadece. O gece sepet suda kaldı. Ertesi gün sabah büyük umutlarla suya attım kendimi. Sabah erken olduğu için önce kıyıları kolaçan ettim. Bir ustura ve iki mırmır vurmayı başardım. Ardından merama yöneldim ama yönü tutturamadığım için meradan ileriye gitmişim. Geri dönerken iki tane de kupes vurmayı başardım. Bu kupesler hastalık gibi oldu adeta. Atmayacağım dedikçe daha iri kupesler çıkıyor karşıma ve cezbediyorlar beni. Merama geldiğimde ise kötü bir sürpriz oldu benim için. Sepetin içinde iki papaz balığındna başka balık yoktu. Bugün Dalaman'a dönmek zorunda olduğum için sepeti boşalttım keyifsizce ve onu da yüklenerek dışarı çıktım. Sepetten havamı aldım kısaca. Ben yine zıpkına devam edeyim en iyisi. Herkese mutlu günler.
25 Temmuz 2015 Cumartesi
Elektrik çarpar mı?
Merhabalar. Bugün deniz oldukça dalgalıydı. Benim burnum da
iyice tıkanmıştı ama yine attım kendimi denize. Kendi merama giderken bir
ustura balığı aldım. Meram ve diğer yerler bomboş görünüyordu. Bu sefer her
zaman ki paternimi değil de, genelde gitmediğim tarafa doğru yüzdüm. Gelen kupes
sürüsünden bir tane aldıktan sonra boş boş agaşonlar yapmaya devam ettim.
Yosunlukların bittiği yerde kum üzerinde bir elektrik balığı gördüm. Daha önce
gördüğümü hatırlamıyorum bu balıktan. Önce vatoz diye pas geçtim. Ardından
yakından incelemek için geri döndüm. Yanına yaklaştığımda hareket etmediğini
fark ettim. Biraz zıpkının ucuyla dürttüm ama tembel tembel yatmaya devam etti
iri balık. Ardından yumurta döküp dökmediğimi anlamak amacıyla biraz kaldırmaya
çalıştım zıpkının yardımıyla. O da ne? Balık ters döndü ve kendini düzeltmek
için bir çaba göstermedi. İyice cesaretlendim ve kuyruğundan tutup biraz yukarı
kaldırdım. Balığı bıraktığımda taş gibi dibe düştü. Bir problemi olduğunu ve
ölmek üzere olduğunu düşündüğüm balığı kuyruğundan tuttum ve kıyıya doğru
yüzdüm. Yol boyunca balıkta en ufak bir hareketlilik olmadı. Sadece solungaç
hareketlerinden canlı olduğunu anlıyordum. Sudan çıkıp eve geldim. Tabi ki
herkes vatoz olduğunu düşünüp neden bu balığı avladığımı sordu. Ufak bir
internet araştırmasıyla yenebildiğini öğrendiğim balığı temizlemeye giriştim.
Tabi altına tepsi koyduğumda gerçekten elektrik verdiğini de öğrenmiş oldum.
İki defa düşük voltajla çarptı beni elektrik balığı. Sadece masanın üzerine
yatırıp ölmesini bekledim. Sonra da üstünden derisini yardım ve etini ortaya
çıkardım. Önce kuyruk kısmını ayırdım. Oldukça etli görünüyordu. Kanattaki
yumuşak kısımları ayırdığımda kötü sürprizle karşılaştım. Elektrik balığı
konusundaki bilgisizliğim ortaya çıktı. Balığın içinden şeffaf ve yaklaşık üç
santimetre boyunda on beş kadar yavrusu çıktı. Böylece balığı derdini öğrenmiş
oldum ama artık çok geçti. Yavruları ve iç organları ayırdıktan sonra kuyruğun
enseye kadar olan kısmını ayırdım. Ardından da kafasının üzerinde bulunan etli
bölgeyi ayırdım. Üç buçuk kilogramlık balığı üç buçuk atarak eve getirdim ama
yanlış bir karar vermişim. Bu da bana ders oldu. Demek ki biraz daha bilgi
sahibi olmam gerekiyor. Herkese keyifli günler.
24 Temmuz 2015 Cuma
Küçükler
Merhabalar. Bugün deniz biraz dalgalıydı, biraz da rahatsız
hissediyordum kendimi boğazlarımdan. Ama yine dalış yapmadan duramadım. Ama
bugün biraz daha küçük balıklarla uğraştım. Adım başı karşıma çıkan pisilerden
dört tane yakaladım. Bir tane de ustura balığını vurmayı başardım. Her zamanki
meram da bir tane kikla beni bekliyordu ve günün en iri balığı oldu. Dönüş
güzergahımdaki otluklarda bir sargoz ve bir küçük mırmır vurdum. Böylece gördüm
ki bir gün önceki beceriksizliğim tüfekten değil, benim performansımdan
kaynaklanıyormuş. Uğraştığım izmaritlerden almayı başaramasam da gördüğüm bir
lidakiyi benimle gelmeye ikna ettim. Böylece küçük balıklarla günü tamamladım ve eve geldim.
Herkese mutlu günler diliyorum
23 Temmuz 2015 Perşembe
Dikili'de akya
Merhabalar. Bugün biraz isteksiz de olsam öğlen vakti suya
girmeyi başardım. Karşıma çıkan ilk ustura balığına üç kere atış yaptım ve en
sonunda gömüldüğü kumun içinden ellerimle çıkarmayı başardım. Eve geldiğimde
gördüm ki ilk atışımda yanağından vurmuşum, bu yüzden balık hem fazla
uzaklaşamamış hem de kuma iyice gömülememiş. Doğruca kendi merama yüzdüm ustura
balığını fileme koyduktan sonra. Yolda başı boş dolaşan bir iskatari balığı
vurmayı başardım. Meramda iri kupes ve izmarit sürüleri dolanıyordu ama onlarla
ilgilenmedim. Aşağıda gördüğüm biri sivriburun, diğeri normal iki karagözü
gözüme kestirdim. Önce sivriburun karagözü vurdum. Ardından yaptığım dalışta
karagözü vurmayı başardım ama yırttı. O oralarda avare dolanırken ben de şişi
toplamaya çalışıyordum. Bir taraftan gözüm onun üzerindeydi ama aniden görünen
iri akya birden heyecana boğdu beni. Alelacele şişi kurup yosunlukların
üzerinde sabırsız bir atış yaptım kiloluk akyaya. Tabi ki ıskaladım. Ancak akya
sanki "ben seninim, acele etme, sakin ol, bekliyorum." der gibi
altımda dolanmaya devam etti. Şişi yeniden kurdum, her dalışımda defalarca indiğim
derinliğe sakince indim, balığın yan vermesini sabırla bekledim ve nihayet
solungacına net bir atış yaparak balığı kucakladım ve yukarıya çıktım. Yanımda
bıçak ve dizgim yoktu. Hatta ne zamandır dalış kıyafetiyle değil şort ve
tişörtle dalıyordum. Bu yüzden balıkla
birlikte sudan çıkmayı düşündüm. Sonra aklıma şişin ucu geldi. Balığı sıkıca
tuttum, şişi girdiği yerden çıkardım ve bu defa solungacın altından sokup
beynine saplayarak akyayı söndürdüm. Bu yöntemi bir videoda görmüştüm ve epey
kullanışlı oldu doğrusu. Akyayı fileye sığdırdım ve yüzmeye devam ettim. Yaralı
karagöz çoktan kaybolmuştu ve meramda kayda değer başka balık bulamadığım için
kıyıya doğru geldim. Yolda beş tane mırmırı ıskalamayı başardım. Bir tane daha
iri ustura balığı vurduktan sonra kayalık bölgeye geldim. Ortam epey
hareketliydi. İri sarpa sürüsünün ardından bir sıkıntısı olduğu belli olan has
kefali gördüm. Ancak dikine yüzen bu balığı da ıskalamayı başardım ve o da taş
altına kaçıp kayboldu. Gördüğüm iri bir barbunda aynı şekilde ıskalamam sonucu
kaçmayı başardı. Bir kaç agaşon denememe de gelen balık olmadı. Ben de çıkış
noktama doğru devam ettim. İri bireylerden oluşan bir tırsi sürüsü gördüm ama
takip etmeme rağmen atış yapacak kadar yaklaşamadım. Çıkışa doğru da gördüğüm
iki ufak kırlangıçtan birisini, avcılık kariyerimin ilk kırlangıcı olarak aldım
ve dalışımı tamamladım. Sitede akyayı görenin gözleri gıpta ve hayretle açıldı.
Umarım avlarım böyle bereketli ve keyifli geçmeye devam eder. Herkese mutlu
günler.
21 Temmuz 2015 Salı
Akşam suyu
Merhabalar. Bu akşam üzeri yine dalma fırsatım oldu. Biraz
çalkantılı ve soğuktu deniz. Yine de kendi merama kadar yüzdüm. İlk agaşonuma
gelen sinarit palazları ürkek davrandıkları için atış yapamadım. Sonraki
agaşonlarıma da gelmediler zaten. Ben de gördüğüm kupes sürüsüyle uğraştım bir
süre. Üç tane kupes vurduktan sonra bütün sürü ortadan kayboldu. Üşümeye
başladığım için geniş bir kavis çizerek dönmeye başladım. Karşıma çıkan dörtlü
mırmır grubundan bir tane almayı başardım. Kıyıya doğru karşıma çıkan bir
mırmırı daha vurdum. Gördüğüm pisiler çok küçüktü ve atış yapmadım. Değişiklik
olarak gündüz gözüyle açıkta yüzen bir mığrı yavrusu gördüm. Yarım kilogram
bile gelmeyeceği için balığı biraz taciz ve takip edip bıraktım. Zıpkının ucunu
dişlemeye çalışması ilginçti doğrusu. Çıkışıma doğru rastladığım iki pisiyi
yine atış yapmadan aldım ve dalışı sonlandırdım. Güzel bir yaz sizlerin olsun.
20 Temmuz 2015 Pazartesi
Sabah bereketi
Merhabalar. Bayram bitimiyle birlikte Dikili'de insan sayısı
oldukça azaldı. Bu benim için daha çok dalış imkanı demek olsa da, dün sabah ki
kısmetsizliğimin ardından keyfim kaçmıştı. Kayınpederim İzmir'e gitmek için
erkenden kalktı. Onu otogara bırakırken bana bir patern söyledi ve ben de eve
dönüp uyumak yerine sabah 07.30'da denize girdim. İlk agaşonuma gelen iki
mırmırdan birini güzel bir atışla almayı başarınca keyfim ve hevesim yerine
geldi bir anda. Saat ona kadar suda kaldım ve bereketli bir gün yaşadım. Önce
bir mırmır daha vurdum. Ardından küçük zannedip dokunmadığım bir ahtapotun
peşine düştüm. Ancak ahtapot önce kaçtı, sonra mürekkep bıraktı ve gözden
kayboldu. Tekrar görünsün diye beklerken gelen bir kaç ustura balığından birini
nostaljik amaçlı vurdum. Ne de olsa ilk başlangıçlarımı ustura ve pisi
balıklarıyla yapmıştım. Ahtapotu bulamadım ama iki adet pisi ve bir adet mırmır
daha vurmayı başardım. Bir dalışım esnasında kumdaki kabarıklık dikkatimi
çekti. Zıpkınımın ucuyla dokununca küçük bir sübye fırlayıverdi kumun altından.
Ancak küçük olduğu için takip etmedim. Kayınpederin söylediği paterni takip
ederek kendi merama ulaştım. Daha girişte kalabalık bir sivri burun karagöz
sürüsü karşıladı beni. Oldukça iri bireyler vardı ama ilk iki atışımda
ıskalamayı başardım. En sonunda son kalan üç karagözden birini vurmayı
başardım. Devamında gördüğüm üç kikladan en iri olanını almayı da başardım.
Yakın vahalarımı kolaçan edip bir izmarit ve bir kupes aldıktan sonra merama
geri döndüm. Bu defa açıkta yüzen bir ahtapot gördüm. Kiloluk olduğu belli olan
ahtapota yaklaştım ve şişi saplayıp yukarı çıktım. Kafasını çevirmeye uğraşırken
şişten kurtuldu ve koluma sarıldı. Şimdi kolumda tren yolu gibi vantuz izleri
var. Ama ahtapot buzluktaki yerini aldı. Dönüş yolunda günün son balığı olan
mırmırı da alarak günü tamamladım. Arkamda hiç yaralı bırakmadığım için
mutluyum. Toplam iki buçuk kilogram gelen on bir balık ve bir ahtapotla sudan
çıktım. Sanırım bundan sonra daha bereketli olacak sular. Herkese mutlu günler.
18 Temmuz 2015 Cumartesi
Bayram keyfi
Ramazan Bayramı sebebiyle Ören'e babamları ziyarete gittik.
Kardeşim ve eşi de oradaydılar. Kalabalık bir bayram ziyareti oldu. Oraya kadar
gitmişken Hasanboğuldu şelalesine gittik. Akşam üzeri olmasına ve su soğuk
olmasına rağmen tereddüt etmeden suya girdim. Yuvarlakçay kadar soğuktu ancak
üzerime akan şelale yüzünden daha eğlenceliydi. O akşam biz Dikili'ye döndük.
Bayramın ikinci günü de kardeşim, eşi ve yeğenim geldiler bizi ziyarete. Kayhan
ile birlikte eğitim dalışına gittik öğlen vakti. Kayhan dalışa istekliydi ancak
kimseyle beraber dalmadığı için tecrübesizdi. Önce balıkları gösterdim. Sonra
gösterdiğim bir deniz yıldızını çıkardı dipten. Gösterdiğim bir kaç pisiden
birini vurmayı başardı. Ben de o arada iki tane pisiyi avladım. Gelen bir
mırmırı önce yaraladım sonra da takip edip ikinci atışla almayı başardım. Bu
sezonun ilk mırmırı ve pisileri böylece gelmiş oldular. Bu yaz bereketli olur
umarım. Üşüdüğümüz için dönüşe geçtik. Yolda gördüğümüz bir ustura balığına
tarifim üzerine atış yaptı Kayhan ve vurmayı başardı. Ancak şişle birlikte
tuttuğum balığı tam yüzeye geldiğimde elimden kaçırdım. Bu yüzden mahcup oldum
biraz ama yine de Kayhan ilk gününde iki balık vurmuş oldu. Sonra da çıktık
birlikte sudan. Herkese mutlu günler.
15 Temmuz 2015 Çarşamba
Dikili'ye geldik
Merhabalar herkese. Nihayet Dalaman'ın kuraklığından
kurtulup Dikili'nin berrak sularına gelebildim. Uzun bir yolculuğun ardından
geldiğim Dikili'de daha o akşam üzeri kendimi suya attım. Su soğuktu ama görüş
iyiydi. Her zamanki merama giderken ilk kiklamı vurdum ancak yırtıp kaçtı.
Şanssızlığım devam mı ediyor acaba diye düşünürken merama ulaştım. Bu kadar
şanssızlık yeter dercesine iki kikla, bir yazılı hani ve bir de sivriburun
karagöz aldım. Üşüdüğüm için avladığım balıkları yeterli görüp dönüşe başladım.
Yaklaşık dört metre derinlikte bir yerde gördüğüm oltayı almayı da ihmal
etmedim tabi ki. Deniz yine cömert davrandı bana. Olta sağlam ve çalışır
durumdaydı. Sadece dibinde ki tutamağı yoktu. Sanırım bir tekneden düşmüş. Bir
gün oltaya gitme şansım olursa deneyeceğim. Herkese mutlu bir yaz diliyorum.
4 Temmuz 2015 Cumartesi
Balıksız geziler
Lagos Koyu
Ölüdeniz
Dalyan
Yuvarlakçay
Merhabalar. Bu hafta Sarsala Koyu'nda, Lagos Koyu'nda ve Ölüdeniz'de dalışlar yaptım. Ayrıca Yuvarlakçay'ın buz gibi suyuna girme fırsatım da oldu. Ölüdeniz'de tabi ki sadece maske ile daldım ve harika şeyler gördüm. Ancak zıpkınla girdiğim Sarsala'dan fotoğraflamayı unuttuğum küçük bir dikenli domuz balığı avlarken, uzun bir aradan sonra gözümü karartıp gittiğim Lagos'tan ise eli boş döndüm. Sarsala Koyu'na gittiğimiz gün amaç dalış değildi. Çünkü çocuklar yanımdaydılar. Bir süre onlarla takıldıktan sonra arabanın bagajındaki zıpkını ve paletimi alıp sağ tarafa doğru yüzmeye başladım. Dalışın hemen başında uzaktan geçen kiloluk iki akyadan birini yanaştırıp alabilseydim dalış orada biterdi sanırım. Onlar gelmedikten sonra bir saat kadar boş boş yüzdüm. Küçük bir domuz balığı haricinde balık görmedim desem yeridir. Bir de kulağım ağrımaya başladıktan sonra kayaların altında kaybolan bir orfoz gördüm ancak o kadar derine inip de arayamadım. Sarsala'daki küçük iskelede karşılaştığım arkadaşım bir kaç tane atlayış filmimi çekti. Eğer tekrar görüp de alabilirsem filmleri burada yayınlayacağım. Çarşamba günü kahvaltı için Yuvarlakçay'a gittik. Daha önce soğuk bir havada gittiğim için giremediğim soğuk suya, bu defa balıklama atladım. Su çok berraktı ama çok soğuktu. Fazla kalamasam da suyun içinde, böylesi soğuk bir suya girmek değişik bir tecrübe oldu benim için. Perşembe günü evde boş kalınca öğleden sonra dalışa gitmeye karar verdim. Eska'ya gittiğimde oldukça dalgalı olduğunu gördüm. Lagos Koyu'nun yolu bozuktu ama yine de denemeye karar verdim. Suyun akıp çamura çevirdiği ama güneşin kurutup yürünebilecek kıvama getirdiği bir yerden doğrudan plaja inmeyi başardım. Bir kaç tane güzel fotoğraf çektim ve hafif dalgalı denize girdim. İki saatlik yüzüşün ardından ıska günüme denk geldiğimi görmek kötü oldu. İlk gelen sargozu vurdum ama yırtıp gözden kayboldu. Ardından bir kaç boş ve gereksiz atış daha yaptım. En son gördüğüm iri barbunu ise iki defa atış yapmama rağmen vuramadım. Sonra da gözden kaybedip iyice sinir oldum. Önce kıyıya çıktım, ardından da indiğim yeri tırmanarak yukarıya çıktım. Neyse ki sağlam bir şekilde eve dönebildim. Cuma günü ise ailecek Ölüdeniz'e gittik. Bir süre çocuklarla yüzdükten sonra maskemi takıp keşif yüzüşüne çıktım. Dubaların bağlandığı yerde iki tane caretta caretta kaplumbağası ile karşılaştım. Otlayan hayvanlar tacizlerime rağmen uzaklaşmadılar. Ben de cesaretlenip yanlarına kadar indim ve kabuklarına ve ayaklarına dokundum. Yanıma fotoğraf makinemi almadığım için pişman oldum ama bir daha ki sefere diyelim artık. Ardından çok büyük bir melanur gördüm, en küçüğü elimden büyük, en büyüğü kafamdan büyük sargoz ve karagöz sürüleriyle karşılaştım. Korunaklı bölgede yaşamanın verdiği rahatlıkla aşırı gelişmişti bu bireyler. Neredeyse elimle dokunacak mesafeye girebildiğim balıkları avlamak çok kolay olabilirdi doğrusu. Ama onlar da oranın süsü, dokunmamak lazım. Bir de küçük bir orfozu yuvasının ağzında gördüm ve sevmeye çalıştım. Ancak o da taşın dibine doğru kaçarak görünmez oldu. Keşfin ardından mutlu bir şekilde çocukların yanına döndüm ve onlarla birlikte suda oynamaya devam ettim. Herkese keyifli günler diliyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)